İşçi Sağlığı ve Güvenliği (İSİG) Meclisi, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Gününde acı tabloyu açıkladı. İSİG'in belirlediğine göre 11 ayda 83 çocuk iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. Meclisi Genel Koordinatörü Murat Çakır, artan yoksullaşmayla birlikte çocukların da sermayenin bir parçası haline geldiğinden bahsetti.
20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü'nde Türkiye'deki çocukların ne şartlarda yaşamaya çalıştığı bir kez daha gözler önüne serildi.
İşçi Sağlığı ve Güvenliği (İSİG) Meclisi, 2025 yılında şu ana kadar 83 çocuğun iş cinayetlerinde hayatını kaybettiğini açıkladı.
İçler acısı tablo hakkında Sol Haber'e konuşan İSİG Meclisi Genel Koordinatörü Murat Çakır, Türk toplumun yüzde 80'inin yoksulluk sınırına dayanmasıyla çocukların da sistemin içerisine çekildiğinden bahsetti.
"Çocuk işçiliği bu topraklarda hep vardı, bunu inkar edemeyiz. Ancak eskiden geleneksel tarım toplumunun içinde, daha sınırlı ve "görünmez" bir alandaydı" diyen Çakır, Sol Haber'den Özkan Öztaş'a şöyle konuştu:
Kentleşmeyle birlikte çocuk işçi ölümlerinin de gözle görülür hale geldiğini ifade eden Çakır, "Çalışma yaşı fiilen 10-12 yaşlarına kadar düştü ve çocuklar tarlalardan kent merkezlerindeki sanayi sitelerine, inşaatlara, hizmet sektörüne taşındı. Tarladaki ölüm "kader" gibi algılanıyordu ama bir çocuğun bedeni şehrin göbeğinde bir atölyede parçalandığında bu artık saklanamaz hale geliyor. Ülkedeki yoğun sanayileşme baskısı ve ucuz emek talebi, ölümü de görünür kıldı" dedi.
AKP döneminde hayata geçirilen 4+4+4 sistemiyle eğitimin niteliksiz hale getirdiğini vurgulayan Çakır, "Toplumda çok tehlikeli bir algı yerleşti: 'Okuyup da ne olacak?' Eskiden üniversite mezunu olmak bir "yırtma" umuduydu. Şimdi ise ataması yapılmayan öğretmenler, markette çalışan üniversite mezunları, diplomalı işsizler ordusu var. Yoksul aileler bu tabloya bakıp, "Çocuğum bari 13-14 yaşında bir meslek tutsun, eve ekmek getirsin" demeye başladı. Pandemi süreci de bu kopuşu hızlandırdı. Çocuklar kitlesel olarak örgün eğitimi bırakıp açık liselere, oradan da iş piyasasına aktı" şeklinde konuştu.

Mahallerlerde suç oranlarının günden güne yükseldiğinden de bahseden İSİG Meclisi Genel Koordinatörü bu durumun, çocukları "Sokakta harcanacağına sanayide usta elinde pişsin" anlayışına teslim ettiğini ifade ederek, "İtaatkâr bir işçi profili yaratılmasının zeminini hazırlıyor" dedi.
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'in övgüyle bahsettiği MESEM hakkında "devletin sermayeye "Sen işi öğret, parasını ben vereyim" diyerek çocuk emeğini peşkeş çekmesidir" değerlendirmesini yapan Çakır şöyle konuştu:
YUSUF TEKİN'İN MESEM ÖVGÜSÜ
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, çocuk işçiliğinin önününü açan MESEM projesinden övgüyle bahsederek şu ifadeleri kullanmıştı:
"“Üreten Okullar” modeliyle devlet katkısı, öğrenci bursu, işletmeye destek gibi pek çok teşvik mekanizması devreye alındı. Aynı zamanda mesleki eğitim; özel sektör, sivil toplum ve kamu kurumlarıyla eş güdüm içinde yürütülen çok paydaşlı bir yönetişim modeline dönüştü. Örneğin, sanayi odaları ve organize sanayi bölgeleriyle imzalanan protokoller kapsamında öğrenciler gerçek üretim ortamlarında beceri kazanırken, firmalar da ihtiyaç duydukları nitelikli iş gücünü doğrudan eğitime katkı sağlayarak yetiştirme imkânı buldu."







