SIRA ŞİMDİ MHP’DE
Abdullah Öcalan’ın beklenen açıklaması geldi.
Apo’nun bir sayfalık açıklaması, kim ne derse desin, kapsamlı bir ‘özeleştiri’ olmuştur.
Öncelikle altının çizilmesi gereken nokta, Apo açıklamalarını Yirminci Yüzyıl ve onun ‘ekonomi politik’ bir değerlendirmesi ile sınırlandırmıştır.
PKK’nın da bu ortamın ‘ağır etkisi’ altında ‘doğmuş’ olduğunu kabul etmiştir.
Bu ‘ağır etki’, kendisinin ‘reel sosyalizm’ diye adlandırdığı ‘sosyalist düzen’in dünya genelinde gösterdiği ‘etki’den başkası değildir.
Nitekim Apo’nun bir ölçüde ’68 Kuşağı’na dahil olduğu bilinmektedir.
Bununla birlikte, ‘68 Kuşağı’nın ‘Kemalist’ olmasına karşın, kendisinin ‘T.C’ karşıtlığının önderlerinden biri olduğu da bilinmektedir.
Öte yandan, İsmail Kahraman ve arkadaşlarının ise ‘Komünizmle Mücadele’ sloganı altında örgütlendiğini biliyoruz.
Dahası Fethullah Gülen’in de bu ‘çizgi’nin din fanatikliği bölümünü temsil ettiğini biliyoruz.
Alparslan Türkeş’in ise, o boğuk sesiyle ‘gominist’ diye halkın bir kesimini nasıl düşmanlaştırdığını söylemeye bile gerek yok.
Ve MHP’nin, o gün bugündür cumhuriyet, demokrasi, ekonomik kalkınma, tam bağımsızlık ve fırsat eşitliği gibi tonlarca konuda, ilaç olsun, bir tek idealinin olduğuna tanık olunmamıştır.
Varsa yoksa, ‘goministlerle mücadele’ ve dolayısıyla biraz da din-iman, ezan ve sözde bayrak savunuculuğu...
MHP’de ‘ülkücülük dersi’ veren Namık Kemal Zeybek’in, olgunluk döneminde kurduğu partinin adı ne? ATA Partisi.
Ancak kendisinin ‘Milliyetçi’ değil ama ‘Türkçü’ olarak anılmasını istediği de bilinmektedir.
Demem o ki, MHP’nin ‘Türkçülük’ü özünde Apo’nun ‘Kürtçülük’üne karşı, bir ‘tepki’ olarak doğmuş ve yerleşmiştir.
‘Milliyetçilik’ konsunda başta Devlet Bahçeli olmak üzere, gelmiş geçmiş tüm MHP’lilerin bu kavramdan ne anladıkları konusunda, en azından benim kuşkum olduğunu belirtmek isterim.
Burada ‘ideolojik tartışma’ açmak yerine, kısaca bir ‘durum saptaması’ yapacak olursak; Devlet Bahçeli’nin, kendisinden hiç beklenmedik bir zamanda, ‘Apo gelip Meclis’te konuşsun’ açılımı üzerine, bugün Apo sadece Meclis değil ama tüm dünyaya konuşmuştur.
Apo diyor ki; biz de, gençliğin verdiği sosyalizm heyecanıyla, ‘Milletlerin kendi yazgılarını kendilerinin belirlemeleri’ idealine inanmıştık.
Ancak Türkiye’de ‘demokratik’ bir mücadele veremeyeceğimizi, bizzat görerek, dağa çıktık.
O arada ‘aşırı milliyetçilik’e kaydığımızı da itiraf edeyim.
Öyle ki, bin yıllık on bin yıllık tarihimize uzanmaya çalıştık.
Oysa, bugün bunun bir ‘kardeş kavgası’nı gerektirecek şeyler olmadığını anlamış bulunuyoruz.
Kaldı ki, bu ‘kardeş kavgası’nı başlatan MHP ‘gelin konuşalım’ diyor.
Ben de, silahlı mücadeleyi bıraktığımızı, kurucusu olduğum örgüt adına ve sorumluluğunu da üstlenerek tüm dünyaya ilan ediyorum.
Ee madem kardeşiz, o zaman MHP’nin de silah bırkması gerekmektedir, değil mi ama?
Yani sıra, MHP ve benzeri partilerin ‘baltaları gömmesi’ne gelmiştir denilebilir.
Kanımca MHP açıkca olmasa bile zımnen bu çağrıya uyacaktır.
Ancak ve ne var ki, Efkan Ala’nın işaretini verdiği üzere, MHP’leşmiş AKP’liler bu gelişmeye ‘çomak’ sokacaklardır.
Çünkü Dr Recep, her ne kadar Erbakan’ın kaçak öğrencisi ise de, İsmail Kahraman ağabeyinin yolundan sapmayacaktır.
Yarın Özgür Özel ya da Ekrem İmamoğlu’na ‘bunlar gominist’ demeyeceğinin garantisi yoktur.
Çünkü bu ‘sonradan olma müslüman Türkler’in, çarklarını çevirmek için her zaman bir ‘düşman’a ihtiyaçları vardır.
Bunların ‘siyaset’ten de ‘insanlık’tan da anladıkları bundan başkası değildir.