Gerçeği söyleyen alay konusu, yalanı pazarlayan kahraman. Doğruluk artık meziyet değil, “tehlikeli fikir” sayılıyor.
Eskiden doğru konuşan baş tacı edilirdi.
Şimdi ya susturuluyor, ya aşağılanıyor.
Çünkü artık hakikat değil,
gündeme uygun yalan makbul.
Birini susturmak mı istiyorsun?
"Çok radikal", "deli", "marjinal" de, iş tamam.
Toplum hazır zaten:
Doğru rahatsız etti mi, hemen deli ilan eder.
Eğrilik Normalleşti, Dürüstlük Abes Görülüyor
Yolsuzluk mu?
"Ne var ki herkes yapıyor."
İkiyüzlülük mü?
"Zamanın şartı."
Riyakârlık mı?
"Strateji."
Ama biri çıkıp “Bu yanlıştır” desin,
anında linç yer.
Çünkü bu çağda doğrular,
rahatsızlık verir.
Doğruyu Söyleyen Yalnız Kalır
Bir topluluk düşün, herkes birbirine mavi diyor.
Sen çıkıp “Bu aslında siyah” dersen,
en iyi ihtimalle görmezden gelinirsin.
En kötü ihtimalle:
sisteme düşman, akla zararlı, 'farklı' ilan edilirsin.
Böylece insanlar susturulmadan,
yalnızlaştırılarak susturulur.
Yalancılar Karizma, Doğrular Karikatür
Yalana süs verip sunanlar ekran yüzü olur,
doğruları sade ve net söyleyenler "renksiz" ilan edilir.
Çünkü bizde hakikatin sesi değil,
ambalajı önemlidir.
Sert söyleyen sevimsiz,
doğrudan bahseden “problemli” görülür.
Akıllılar Uyum Sağlıyor, Cesurlar Sapkın Sayılıyor
Sistem diyor ki:
“Doğruysan bile, sus.
Yoksa seni sistem dışına atarız.”
Bu yüzden akıllılar uyum sağlıyor,
gerçekten cesur olanlarsa
yaftalanıyor.
Çünkü cesaretin modası geçeli çok oldu,
şimdi “makul olanın” dönemi.
Doğru söylemek,
bir cesaret değil artık,
bir tehdit gibi görülüyor.
Ve eğrilikler arasında dolaşan bir toplumda
en tehlikeli kişi,
dürüst olan kişidir.
Ama unutmayalım:
Toplumların çöküşü,
yalanlara değil, doğrulara deli muamelesi yapmasıyla başlar.