Havanda su dövmek yerine
ürkiye’min iç ve dış tehlikeleri öylesine büyüdü ki, bunların çözümü mevcut siyasi kadrolarla giderek zorlaşıyor.
Günlük politikalarla uğraşan, milli menfaatten çok kişisel ve siyasal çıkarların kavgasını veren, Anayasa’ya sadakat yeminine hiç uymayan, devletin parasını ve varlığını denetimsiz ve aklına estiği gibi harcayan ve dini siyasete iyice bulaştırıp, devleti tanınmaz hale getiren bir kadronun elindeyiz. İktidarıyla muhalefetiyle böyleyiz işte… Bu kadro devletin ve milletin yığınla ve de çok kritik sorunlarını çözemeyeceği gibi, sırtımıza yeni ve altında iyice ezileceğimiz daha büyük sorunlar yükler.
***
Uğraştığımız, sürekli ürettiğimiz, milleti iyice huzursuz ettiğimiz konulara bir bakın. Çok kötü yönetildiğimiz için, her gün yeni bir skandala uyanıyoruz. Bizim yüzlerce skandalımızdan sadece birini başka bir ülke yaşasa, o ülkede yönetimler çöker, hükümetler istifa eder. Bizde öyle mi, herkesin yaptığı yanına kar kalıyor. İki haftadır diploma sahtekarlığını konuşuyoruz. TBMM üyeleri dahil tüm kamu yöneticilerinin diplomalarının araştırılması ve sonucun süratle kamuoyuna açıklanması gerekmez mi? Buna lüzum görülmediğine göre, kim bilir aklınıza neler geliyordur.
***
Bir delinin kuyuya attığı taşı çıkarmak için aylarca uğraşıyor, konuşuyor, akıntıya kürek çekiyoruz. Kürt konusu, Kürt kimliği, eşit hak talepleri, Apo’ya özgürlük, terörsüz Türkiye komisyonu filan, arkasından Anayasa değişikliği senaryosu gelecek. Türklük tartışılacak, Cumhurbaşkanının tekrar seçimi tezgahlanacak. Bunlar mı öncelikli ve hayati sorunlarımız, yoksa enflasyon-hayat pahalılığı- geçim zorluğu-emeklilere yapılan zulüm, memur ve işçilere doğru dürüst yapılamayan zamlar mı? Yolsuzluk, haksızlık, usulsüzlük, dibine kadar partizanlık, korkunç israf, devlet kadrolarının şişirilmesi, ihale oyunları, İslam liderliğine soyunmanın başımıza açtığı büyük belalar mı?
***
Türkiye’ye doldurulan milyonlarca mülteci mi, büyük Ortadoğu projesi mi, Eşbaşkanlığımız mı, Eyalet Valisi gibi hareket eden emlakçı ABD Ankara Büyükelçisi mi? Adalarımızı işgal edip silahlandıran Yunanistan mı, Suriye’deki anlaşmaya yanaşmayan Kürtler mi? Kıbrıs’ta varlığımızı tartışanlar mı, hangi birini sayayım? Öncelikli sorunlarımızı itelemek, sürekli değişen gündemlerle halkı oyalamak, bir yandan Doğu ve Güneydoğu’daki belediyelere kayyum atarken, diğer yandan Kürt sorununa çözüm fotoğrafı dağıtmak, Türkiye’nin acil çözüm bekleyen problemlerini halleder mi?
***
Topuklu Efe ve benzerleri gibi transferlere, muhalefetten milletvekili gelgellerine kafa yoracağımıza, iç ve dış problemlerimizin çözümüne odaklansak, milletin yaşam ve geçimini bir miktar rahatlatsak, daha doğru olmaz mı? Türkiye’yi ve milleti eski yörüngesine yönlendirsek, yeni Türkiye söylemlerinden ve iddialarından vazgeçsek, tanınmaz hale getirdiğimiz devletimizi, yine eski ve güçlü haline kavuştursak, daha faydalı bir politika uygulamış olmaz mıyız?
***
Aynaya bir bakmamızda fayda var. Paramız bitti bitecek. Çok büyük faizlerle borç alıyor, günlük yaşamaya çalışıyoruz. Değerli kamu kurumlarımızı, üçe beşe bakmadan sattık. Tarımı neredeyse bitirdik. Evlerimize giren gıda maddelerinin çoğu ithal. Milli Eğitimimizi perişan ettik. Ordumuzu yıprattık. Güvenlik güçlerimizi siyasallaştırdık. Sanayimiz büyük zarar gördü. Fabrikalarımızın bir kısmı kapandı, bir kısmı da yurt dışına taşındı. Yetmezmiş gibi depremler, seller, orman yangınları durmuyor. Halkın çoğunluğu yorgun, bitkin, çok sıkıntıda… Bir şeyler yapmak gerek…
***
Pembe hayallerle, uçuyoruz, dünya bizi kıskanıyor hikayelerini biryana bırakıp, iktidarıyla muhalefetiyle bir silkinmemiz, bir kendimize gelmemiz lazım. Hayat hikayelerle değil gerçeklerle sürüyor çünkü. Oy devşirici gündem değişiklikleri yerine, acil çözüm bekleyen çok ciddi iç ve dış sorunlarımızla meşgul olmalıyız. Hem de acilen…
Can Pulak