CUMHURİYET’İN 102. YILINDA ANILARIMIZ
"Cumhuriyet’in 102. Yılında Anılarımız" adlı kitap anı türünde ve Cumhuriyet’in kuruluşunun 102. yılına ithafen yazılmış anlatılardan oluşuyor. Cumhuriyet’in ve onun kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün yılmaz savunucuları olan birçok isim tarafından kaleme alınan anıları derliyor. Bu anıları derleyen Gülseren Ünsün Engin. İçerikte yazıları bulunan yazarlar ise Ayla Kutlu, Öner Yağcı, Feyza Hepçilingirler, Gülseren Ünsün Engin, Hidayet Sayın, Raşel Rakella Asal, Birsen Başaran, Lütfiye Aydın, Zübeyde Seven Turan, Mahfi Eğilmez, Fatma Bölek Gürel, Ersin Köseoğlu, Bedriye Korkankorkmaz, Bahri Karaduman, Ahmet Özer, Y. Bekir Yurdakul, Emine Emiral, Harika Külcür, Ayşe Ertübey, Emine Cin, Emine Azboz, Çiğdem Ülker, Mine Ömer.
Yazarlar, Cumhuriyet’in kazanımlarını ve Atatürk’ün ideallerine bağlı kalmanın önemini bireysel deneyim ve anıları üzerinden aktarıyorlar. Ayrıca, 1923’ten bu yana yakalanan çağdaşlaşma ivmesinin siyasi odaklarca nasıl sarsıldığına ve bu dönemlerde yapılması gerekenlere dair içsel savlarını dile getiriyorlar. Bu eser, Cumhuriyet tarihine kişisel bir açıdan yaklaşarak, farklı kuşakların Cumhuriyet nesilleri olarak taşıdıkları umut, mücadele ve bağları gözler önüne seriyor.
Kitap, farklı yaş ve meslek gruplarından bireylerin Cumhuriyet’e dair anılarını bir araya getirerek kolektif bir hafıza yaratıyor. Maurice Halbwachs’ın kolektif bellek teorisine göre, bireysel hafızalar toplumsal bağlam içinde şekillenir. Bu kitapta anlatılan anılar da yalnızca kişisel değil, aynı zamanda ulusal bir tarihsel süreci yansıtır. Bu bağlamda kitap, Türkiye Cumhuriyeti’nin 102 yıllık tarihinde yaşanmış değişimlerin bireylerde nasıl bir yankı bulduğunu göstermesi açısından da önem arz ediyor. Kuşaklar arası değer aktarımını da ortaya koyuyor bizlere. Özellikle Cumhuriyet’in ilk kuşakları ile daha sonraki kuşaklar arasında değerler, algılar ve aidiyet duygusu nasıl evrildi, bu da analiz edilebiliniyor okurken. Bu durum, sosyalleşme süreci açısından da önemlidir. Cumhuriyet idealleri, bireylerin aile, okul ve medya aracılığıyla nasıl içselleştirildiğini gösteriyor.
Anıların büyük çoğunluğu, Atatürkçü düşünceye bağlılık, laiklik, kadın hakları, eğitim reformları gibi Cumhuriyet değerlerini temel alan bir kimlik inşasını anlatıyor. Bu bağlamda kitap, Türkiye'nin modernleşme sürecinde bireylerin kendi kimliklerini nasıl oluşturduklarını ve bu kimliğin devlet ideolojisiyle nasıl örtüştüğünü veya çeliştiğini gösteriyor. Özellikle kadın yazarların anlatıları, modern Cumhuriyet’in kadına biçtiği rol ve bunun sosyolojik karşılığı açısından önem taşımakta.
Anılar, bireylerin Cumhuriyet ile kurdukları bağı, Türk ulus kimliğinin inşası açısından da değerlendirmemizi sağlıyor. Cumhuriyet’in vatandaşlık anlayışı, eğitimle şekillenen birey modeli, laiklik gibi temel ilkeler kitapta vurgulanıyor. Benedict Anderson’un “hayali cemaat” kavramıyla paralel olarak, Cumhuriyet’i savunan bireyler bu cemaatin parçaları olarak bir kimlik inşa ediyorlar.
“Ben kimim?” sorusu, bu kitapta “Cumhuriyet yurttaşı” kimliğiyle yanıt buluyor. Heidegger’in “varlıkla dünyada bulunma hâli (Dasein)” yaklaşımı, burada “tarihle var olma” şeklinde tezahür ediyor. Bireylerin kendini tanımladığı tarihsel zemin, doğrudan Cumhuriyet’tir. Yurttaşlık, yalnızca bir hukuki statü değil, aynı zamanda varoluşsal bir duruş olarak ortaya çıkıyor.
Kitaptaki anılar yalnızca hatırlamak için değil, aynı zamanda unutmaya karşı direnmek için yazılmış. Bu da Platon’un “anamnesis” (hatırlama = hakikati hatırlama) anlayışını çağrıştırır. Yazmak, yalnızca bireysel bir eylem değil, toplumsal bir epistemolojik eylemdir: Geçmişi kayda geçirmek, hakikati koruma iradesidir.
Bu kitap, sadece nostaljik değil; aynı zamanda felsefi bir direniş metnidir. Cumhuriyet’i yalnızca bir rejim değil, bir varoluş biçimi olarak gören bireylerin, zamanı, etiği, hakikati ve belleği nasıl kurduklarını gösterir.
Kitaptaki metinler, yalnızca bilgi aktarımı değil, estetik bir anlatım da taşıyor. Yazarlar, yaşanmış olayları sadece düz anlatmakla kalmaz, onları sanatsal biçimde kurgular. Zaman sıçramaları, betimlemeler, iç konuşmalar, olaylara duygu katarak okurla estetik bir bağ kurar. Bu da kitabı edebi bir metin düzeyine taşır; tıpkı bir öykü ya da novella gibi yapılandırılmış bazı anılar göze çarpar.
Eserde yer alan yazarların çoğu edebiyat dünyasına yakın ya da doğrudan edebi geçmişe sahip kişiler. Bu da anlatımda: şiirsellik, imge gücü, lirik anlatım, ironi ve sembolizm gibi edebi araçları devreye sokuyor. Dil, burada sadece iletişim aracı değil; duyguyu biçimlendiren ve çoğu zaman yükselten bir sanat malzemesi hâline geliyor.
Kitabın en etkili yönlerinden biri duygu yaratma biçimidir. Özlem, minnet, gurur, hüzün, direnç gibi duygular estetik bir bağlamda işlenmiş. Bu da Aristoteles’in poetikası bağlamında “katharsis” (arınma) etkisini tetikler. Okur, bu duygusal yoğunluk içinde hem empati kurar hem de geçmişle yüzleşir.
Cumhuriyet bir rejim değil, sanatla işlenmiş bir değerler sistemi olarak anlatılır. Anılar, Cumhuriyet’in birey hayatına kattığı anlamları semboller, imgeler ve bazen de şiirsel pasajlarla verir. Örneğin bir okul sırası, bir kara tahta, bir öğretmenin sesi – bunlar sıradan nesneler değil; anlatının içinde estetik birer motif hâlindedir.
Kitaptaki bazı anlatılar, edebi ya da sanatsal referanslarla zenginleşir. Örneğin: Atatürk’ün veciz sözlerine yapılan göndermeler, Cumhuriyet dönemi Türk şiirine yapılan alıntılar (Nazım Hikmet, Behçet Necatigil, vb.), Halk kültürü ya da Anadolu masallarıyla kurulan bağlar… Bu da kitabı metinlerarası bir anlatı sanatı içine yerleştirir.
Bu kitap, yalnızca tarihsel bir belge değil; aynı zamanda bireysel hafızanın ve kolektif duygunun sanatla işlenmiş bir tablosudur. Estetik anlamda güçlü anlatılarla bezenmiş olması, onu klasik bir anı kitabından çıkarıp, edebi bir sanat eseri hâline getirir. Cumhuriyetimizin 102. Yılında nereye geldiğimiz açık da nerelerden geldiğimize bir göz atmak için çok değerli bir kitap olarak çıkıyor karşımıza. Bu anlamda bu eseri bizlerle buluşturan İzan Yayınevi’ne ve derleyen Gülseren Ünsün Engin'e, katkıda bulunan yazarlara teşekkürler.
Arzu Kök