30 AĞUSTOS VE TÜRK GENÇLİĞİ
Gençler! Hiç düşündünüz mü? Bugün özgürce nefes almanızı, al bayrağın altında başınız dik yürümenizi, bu topraklarda “Ben Türk’üm!” diyerek gururla yaşamanızı kime borçlusunuz? Ders kitaplarında birkaç satır, takvim yapraklarında bir tarih gibi görünen o büyük günler, aslında sizi ve yarınlarınızı yazan günlerdir. Ağustos ayı, yalnızca bir aya verilen adı değildir; Türk’ün varlık mücadelesinin, onurunun, bağımsızlık iradesinin adıdır.
1071’de Malazgirt’te, 1922’de Dumlupınar’da Türk milleti sadece düşmanını yenmedi; aynı zamanda geleceğini kazandı. Ve o gelecek, işte tam da sizsiniz.
Ağustos ayı… Türk’ün tarih sahnesinde destanlar yazdığı, zaferlerle mühürlediği aydır. Ağustos, 1071’den 1922’ye, Malazgirt’ten Dumlupınar’a kadar Türk’ün alın teriyle, kanıyla, imanıyla tarih yazdığı, dünyaya “Biz buradayız, ebediyen burada kalacağız!” dediği ayın adıdır.
26 Ağustos 1071’de Malazgirt Ovası’nda Türk’ün yiğit evlatları, Alparslan’ın beyaz kefeniyle öne çıktığı o büyük günde, Bizans’a karşı yalnızca bir savaş kazanmadı. Türk, Anadolu’nun kapılarını açmakla kalmadı; o kapıdan imanla, cesaretle, adaletle girdi. Hilal Taktiği yalnızca bir savaş manevrası değildi; Türk’ün aklının, stratejisinin, azminin resmiydi. O gün Roma İmparatoru esir düştü ama asıl mağlup olan kibir, zulüm ve haksızlıktı.
Malazgirt’te yıkılamayan Türk iradesini, sonraki yüzyıllarda Haçlılar sürekli saldırılarla yok etmek istediler. Asırlar boyu süren savaşlar, ihanetler, işgaller… Ama Türkler; her defasında; “şerefimle, onurumla, imanımla, Türklüğümle, gururumla buradayım ve burada kalacağım”, dedi. Düşürüldüğü en kötü günlerinde dahi Çanakkale’de, Kut’ül Amare’de dünya devlerini dize getirdi. Elbette bu kararlılığın ve Türkün iman gücünün karşısında dünün Haçlısı, bugünün emperyalistleri boş durmadılar. Savaş meydanlarında yenemedikleri Türk’ü masa başında Bizans oyunları ile yenmeye çalıştılar. Türk’ün düştüğü en kötü zamanda da onun bağımsızlığına pranga vurabileceklerini sandıkları Sevr’i dayattılar; ama yine yanıldılar!
15 Mayıs 1919’da İzmir’e Yunan askeri çıktığında, Anadolu’nun her karış toprağı çıkan büyük yangının külleri ile kaplıydı. İşte o yangının küllerinden Mustafa Kemal ve silah arkadaşları bir ateş yaktı: Erzurum’da, Sivas’ta, Ankara’da… Yakılan o ateş, yok edilmek istenen bir milleti uyandırdı, küllerinden yeniden diriltti. “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh, bütün vatandır!” sözleriyle Türk milletine tarih boyunca unutulmayacak bir öğüt bırakıldı.
26 Ağustos 1922’de Türk ordusu Büyük Taarruz’u başlattı. 30 Ağustos’ta Dumlupınar’da yalnızca Yunan ordusunu değil, Türk milletini esaret zincirine vurmak isteyen başta İngilizler olmak üzere tüm işgalciler bozguna uğratıldı. Atatürk’ün “Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!” emriyle yürüyen
Mehmetçik, yalnızca Anadolu’yu değil, milletin istiklalini ve istikbalini kurtardı.
Gençler!
Bu zaferler yalnızca birer tarih bilgisi değildir. Bugün, bu topraklarda özgürce nefes alabiliyorsak, bir bayrağın altında onurla yaşayabiliyorsak, bunu Malazgirt’in kefenli yiğidine, Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarına, Dumlupınar’ın adsız kahramanına borçluyuz. Sizin göreviniz, atalarınızın kanıyla kazandığı bu vatana sahip çıkmak; bilgiyle, bilimle, ahlakla, cesaretle geleceğe taşımaktır. Çünkü zafer yalnızca meydanda kazanılmaz; zafer, dünü unutmamakta, emperyalist oyunlarını görmek ve ona göre tedbir almakla, vatan sevgisiyle, millet sevgisiyle, birlikle, dirlikle kazanılır. Zafer, çalışmakla, mücadeleyle, ilimle, irfanla, milli ve manevi değerlere bağlılıkla kazanılır. Zafer, dünün Haçlısının bugünün emperyalistlerin hazırladıkları tuzaklara düşmemekle kazanılır.
Unutmayın:
Alparslan’ın “Size öyle bir vatan bırakıyorum ki, ebediyen sizin olacaktır” sözüyle, Atatürk’ün “Bu memleket tarihte Türk’tü, bugün Türk’tür, ebediyen Türk olarak yaşayacaktır” sözü aynı zincirin halkalarıdır. O zincir, Türk milletinin kararlılığının, iradesinin, imanının zinciridir. Bugün, bizlere düşen, o zinciri kırmak, koparmak isteyenlere fırsat vermemektir. Ağustosların mesajı:
Türk, esaret kabul etmez!
Türk, haksızlığa boyun eğmez!
Türk, zorlukları aşar, yeniden dirilir, olmalıdır.
Bu düşüncelerle; Malazgirt’in sancağını taşıyan Alparslan’ı, Büyük Taarruzun Başkomutanı Mustafa Kemal Atatürk’ü, silah arkadaşlarını ve bu topraklara canını feda eden bütün şehitlerimizi rahmet, şükran ve minnetle anıyorum.
30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun!
Ne mutlu Türk’üm diyene!
Hadi Önal/ 29 Ağustos 2025/ ELAZIĞ