Türk Milletine Acil Çağrı;
TOP KAFALI BİR MİLLET YAPILMAK İSTENİYORSUNUZ!
FUTBOL AFYONUNDAN UYANIN!
Bugün, Türkiye'nin en büyük afyonunun, en aşağılık illüzyonunun, en sistematik aldatmacasının futbol üzerinden tezgahlandığını söyleyen DESAM Yönetim Kurulu Başkanı Gürkan Avcı, “Asıl olan zafer, yeşil sahalarda ve top peşinde değil, Türkiye’mizin aydınlık geleceği için oynanan oyundur!” dedi.
FUTBOL HİPNOZU YOKSULLUĞUN VE YOLSUZLUĞUN ÜZERİNİ ÖRTMEK İÇİNDİR
“Türkiye futbolla oturup futbolla kalkıyor. Ekranların, gazetelerin ve sosyal medyanın zehirli sarmalı hemen her gün milyonlarca vatandaşımızı ekranlara kilitleyerek hipnotize ediyor. Transfer dedikoduları, teknik direktör kavgaları, penaltı tartışmaları... Tüm bu yapay gürültü, milletimizin gerçek sorunlarının üzerini örtmek, ekonomik çöküşün, adaletsizliğin, yolsuzlukların, eğitimsizliğin sesini boğmak için sahnelenen bir senaryodur.” Diye konuşan Gürkan Avcı, DESAM genel merkezinde düzenlenen toplantıda şunları kaydetti;
BU NORMAL DEĞİL! FUTBOL BİR HASTALIKTIR!
Asgari ücretle geçinmeye çalışan bir babanın, aylık 5 – 10 milyon lira kazanan futbolcuya küfür etmesi? Elektrik faturasını zor ödeyen bir esnafın, milyarlarca borcu olan kulübe para akıtması? Üniversite mezunu gencimizin işsiz gezerken, lise terk futbolcuların milyonlarca euro kazanması? Hayır, bu normal değil! Bu bir çılgınlık! Bu bir hastalık!
ORTALAMA VATANDAŞ 17 BİN TL, ORTALAMA FUTBOLCU 325 BİN TL ALIYOR!
Ey Türk halkı işte acı gerçekleri görün: Kulüplerimiz 25 milyar TL borçla batık durumda! Bu borç, 600 bin asgari ücretlinin bir yıllık maaşına eşit! Ortalama bir futbolcumuz ayda 325 bin TL kazanırken, siz 17 bin TL'ye geçinmeye çalışıyorsunuz!
Düşünün: Hastanelerimizde randevu yok, ilaç yok, okullarımızın tuvaletinde sabun yok, cebinizde para yok ama stadlarda milyonlar var! Bu nasıl bir çelişki? Bu nasıl bir kara mizah?
Sorum şu: Neden Almanya'da 3 milyon Türk'ten Arda Güler çıkıyor da, burada 85 milyondan çıkmıyor? Cevabı basit: Çünkü bizimkiler futbol seyretmekle meşgul, Almanlar futbol oynamakla!
TÜRK GENÇLİĞİ STADYUMLARA, TRİBÜNLERE DEĞİL FABRİKALARA DOLMALI!
Sevgili Türk gençliği! Sizi stadyumlarda değil, fabrikalarda görmek istiyorum! Sizi tribünlerde değil, teknoloji merkezlerinde görmek istiyorum! Sizi futbol maçı tartışırken değil, bilim projeleri konuşurken görmek istiyorum!
Bu bir futboldan vazgeçme çağrısı değil, bir gerçekleri görme çağrısıdır! Futbol sevmekle, futbol manyağı olmak arasında dağlar kadar fark var! Artık çukurun dibine geldik. Bugün bir karar günü olsun! Bugün uyanma günü olsun! Bugün, gerçek zaferlere yürüme günü olsun! Gerçek zafer top sahasında değil, Türkiye'mizin geleceğindedir! Bu uyanış çağrısına kulak verin!7
FUTBOL MODERN ÇAĞIN AFYONU VE SİYASAL KONTROL ENSTRÜMANIDIR
Türkiye’de futbol toplumsal manipülasyon aracı olarak kullanılıyor. Başta futbol olmak üzere yıllardır süregelen bu sistematik yozlaşmanın, ekonomik sömürünün ve toplumsal dejenerasyonun karşısında duruyor; milletimizi bu uyuşturucu bulutundan uyanmaya davet ediyoruz.
Futbol, artık bir spor dalı olmaktan çıkmış; küresel ve ulusal güç odaklarının toplumları uyutmak, yönetmek ve sömürmek için kullandığı en etkili psiko-sosyal silaha dönüşmüştür. Türkiye’de ise bu silah, AKP iktidarı eliyle inanılmaz bir ustalıkla işletilmektedir.
AKP İKTİDARI FUTBOLU YERLİ VE MİLLİ BİR NÖRO-KONTOL ARACINA ÇEVİRDİ!
Küresel güç merkezlerinin yerli işbirlikçiliğini yapmak konusunda profesyonelleşen; 85 milyon vatandaşını küresel şirketlerin önüne atarak sömürmelerine ve pazarlamalarına yol veren ve bu sayede koltuğunu 23 yıldır koruyan AKP iktidarı futbolu nöro-politik kontrol aracına dönüştürmüştür. Futbol müsabakaları, kitlesel dopamin ve adrenalin salınımını tetikleyerek toplumun eleştirel düşünme yeteneğini felce uğratmaktadır. Maç anlarında yaşanan duygusal dalgalanmalar, bireyleri rasyonel analizden uzaklaştırmakta ve iktidarların ekmeğine yağ sürmektedir.
Futbol üzerinden kimlik inşası ve aidiyet manipülasyonları da yapılmaktadır. Özellikle büyük şehirlerde kimliksizleştirilen, işsizlik ve geçim sıkıntısıyla boğuşan kitlelere suni bir aidiyet ve kimlik sunulmaktadır. Formalar, taraftar grupları ve tribünler, gerçek hayatta elde edemedikleri statü ve saygınlığı vaat eden birer sanal cennet olarak pazarlanmaktadır.
EKONOMİK SÖMÜRÜ BOYUTU: VERİLERLE SKANDALLAR
Türk futbolu, AKP’nin “yandaş ekonomisinin minyatür bir modelidir. Liyakatsizlik, kayırmacılık, yolsuzluk ve uğursuzluk ve denetimsizlik, bu sektörü içinden çıkılmaz bir bataklığa dönüştürmüştür.
Kulüplerin borç dağları her yıl daha da büyümektedir. Süper Lig takımlarının toplam borcu 30 milyar TL’yi aşmış durumdadır. Bu borcun büyük kısmı, 85 milyon Türk halkının parasını yöneten Ziraat Bankası, Vakıfbank ve Halkbank gibi kamu bankalarınadır.
RANT-SEFA İÇİNDE YÜZEN KULÜPLERİN BORÇLARI HALKIN SIRTINA YÜKLENİYOR!
Galatasaray: 9.6 Milyar TL, Fenerbahçe: 8.63 Milyar TL, Beşiktaş: 7.05 Milyar TL, Trabzonspor: 4.7 Milyar TL! Kulüplerin vergi borçları da dağları aşmıştır. Kulüplerin devlete olan toplam vergi borcu 12.4 milyar TL’dir. Bu, 250 bin asgari ücretlinin bir yıllık maaşına denk gelmektedir.
Kulüplerin gelir uçurumu da dağları aşmıştır. Süper Lig’de oynayan bir futbolcunun aylık ortalama geliri 325.000 TL iken, Türk halkının %60’ı aylık 17.000 TL’nin altında gelirle geçinmeye çalışmaktadır. Bu, 19 katlık bir gelir adaletsizliğidir.
AKP’NİN FUTBOL MANİPÜLASYONLARI VE HALK SÖMÜRÜSÜ
İktidar, bu batık düzene sürekli müdahale ederek: Kamu bankaları aracılığıyla borç ertelemeler ve yapılandırmalar yapmakta, Devlet şirketlerini (“sponsorluk” adı altında) kaynak aktarma mekanizması olarak kullanmakta, Kulüp yönetimlerini siyasi angajmanlara göre şekillendirerek liyakati tamamen yok etmektedir. Bu en büyük israftır, ihanettir, halkı sömürmektir!
ULUSLARARASI KARŞILAŞTIRMA: TÜRKİYE NEDEN HEP BAŞARISIZ?
Avrupa’nın en pahalı liglerinden biri olan Süper Lig, UEFA sıralamasında Türkiye hep geri sıralarda yer almaktadır. Peki neden?
Transfer Verimliliği: Galatasaray’ın 226 milyon Euro’luk kadrosu, 66 milyon Euro’luk Kopenhag takımına elenmiştir. İngiltere Premier Ligi’nin yıllık yayın geliri 1.9 Milyar Euro iken, Türkiye Süper Ligi’nin yayın geliri sadece 84 Milyon Euro’dur. Aradaki fark 23 kattır. Peki neden?
Çünkü: Türk futbolu, akıl, bilim ve strateji yerine, duygusallık, popülizm, yolsuzluk, istismar ve şov üzerine inşa edilmiştir.
SİYASAL POPÜLİZM ve TOPLUMSAL KONTROL
AKP iktidarı, futbolu bir “toplumsal mutabakat” aracı olarak kullanmaktadır. Akp iktidarı manipülasyon teknikleri olarak en başta suni milli birlik senaryoları üretmektedir. Milli maçlar, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik kriz, yolsuzluk, yoksulluk, hukuksuzluk, haksızlık, yalan, talan, baskı veya siyasi kargaşa dönemlerinde “sunî bir milli birlik ruhu” yaratmak için kullanmaktadır.
AKP iktidarı futbolu gündem değiştirme mekanizması olarak ta kullanmaktadır. Skandalların, yolsuzlukların ve ekonomik çöküşün gündemden düşürülmesi için derbi maçları ve transfer dedikoduları pompalanmaktadır.
AKP iktidarı futbolu hedef şaşırtma ve hukuksuzluklarına günah keçisi ilan etme aracı olarakta kullanmaktadır. Sistemin çürümüşlüğü ve başarısızlığı, hakemler ve teknik direktörler üzerinden meşrulaştırılmaya çalışılmaktadır. Halbuki asıl sorumlular, liyakatsiz atanmış yöneticiler ve siyasi angajmanlardır.
KÜRESEL BAĞLANTILAR: FUTBOLUN ARKA PLANINDAKİ KARANLIK İLİŞKİLER
Türk futbolundaki çürüme, küresel bir dejenerasyonun milli ve yerli bir parçasıdır. Küresel ve bölgesel silah şirketleri ve futbol sektörü iç içe, yan yanadır. Global silah şirketleri ve Arap sermaye grupları, futbol kulüplerini ve organizasyonlarını satın alarak hem imajlarını temizlemekte hem de kitleleri yönlendirmektedir.
Küresel aksta sürmekte olan güç, para ve iktidar savaşı, futbol sahalarına da yansımaktadır. Dünya Kulüpler Kupası projesi, 25 milyar dolarlık bütçesiyle bu savaşın en somut örneğidir. Küresel medya devleri ve yavrucukları olan yerli milli medya kuruluşları da futbol üzerinden toplumların duygularını yönetmekte ve siyasi angajmanları için kullanılmaktadır.
Ne kadar gizlenmeye çalışılsa da her ne kadar din, iman, vatan, bayrak istismarlarıyla saklanmaya çalışılsa da AKP’nin bu yapılarla olan küresel ortaklık ve işbirlikleri ise ayan beyan ortadadır. AKP iktidarı, bu küresel dejenerasyona teslim olmuş; Türk futbolunu liyakatsiz, borç batağında ve bağımlı bir yapıya dönüştürerek küresel sömürü düzenine servis ve entegre etmiştir.
DESAM OLARAK YOL HARİTASI VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİMİZ
Ekonomik reform paketi olarak önerimiz: Kulüplerin borçlarının şeffaf bir tasfiye planıyla ödenmesidir. Kamu bankalarının kulüplere kaynak aktarması yasaklanmalı ve kulüp yönetimlerine liyakat şartı getirilmelidir.
Yapısal dönüşüm olarak önerilerimiz: Tüm kulüpler profesyonel yönetim kurulu modeline geçmeli. Sportif direktörlük ve altyapı sistemi bilimsel bir modele oturtulmalı ve yabancı oyuncu sınırlaması getirilerek yerli genç yeteneklere şans verilmelidir.
Toplumsal Bilinçlendirme adına önerilerimiz: Spor medyasındaki magazinel dil eleştirilmeli; eğitici, bilimsel yayıncılık teşvik edilmelidir. Okullarda “spor kültürü ve etiği” dersleri zorunlu hale getirilmeli. Taraftar grupları, şiddetten arındırılarak sosyal sorumluluk projelerine yönlendirilmelidir.
Siyasi tarafsızlık adına önerilerimiz: Futbol federasyonu ve kulüp yönetimleri, siyasi angajmanlardan tamamen arındırılmalıdır. Spor Bakanlığı, liyakat ve tarafsızlık ilkeleriyle yeniden yapılandırılmalıdır.
EY TÜRK GENÇLİĞİ! KASABIN BIÇAĞINI YALAMA; ÇOBANIN VATAN-MİLLET-SAKARYA TÜRKÜSÜNE KANMA!
Bugün, tribünlerde kaybettiğimiz enerjiyi üretime, stadlarda harcadığımız parayı eğitime, boş tartışmalarla tükettiğimiz zamanı bilime ve teknolojiye, tarıma kanalize etme zamanıdır.
Gerçek zafer, sahada atılan gollerde değil; Fabrikalarda üretilen milli teknolojidedir! Laboratuvarlarda keşfedilen buluşlardadır! Sınıflarda yetişen bilim insanlarındadır! Diplomasi masalarında kazanılan başarılardadır!
AKP iktidarı, milletimizi bu sunî afyonla uyutarak, ülkemizi borç batağına, gençliğimizi umutsuzluğa, geleceğimizi karanlığa sürüklemiştir.
Artık uyanma zamanı gelmiş ve geçmektedir! Futbolu sevmekle, onun bir sömürü ve manipülasyon aracı haline getirilmesine seyirci kalmak arasındaki farkı millet olarak lütfen artık görelim.
DESAM olarak, bu mücadelede en ön safta yer alacağımızı beyan ediyor; tüm milletimizi bu tarihî uyanışa ortak olmaya davet ediyoruz.
Çünkü bizim için asıl olan zafer, yeşil sahalarda ve top peşinde değil, Türkiye’mizin geleceğinde ve aydınlık, müreffeh geleceği için oynanan oyundur!