C. BULVARI
Mert Baran Dağ hakkında herhangi bir bilgiye ulaşamadım ama elimde kaleme aldığı “C. Bulvarı” isimli kitap var ve okuyunca yazamadan edemedim.
Mert Beran Dağ’ın C. Bulvarı adlı romanı hem estetik hem de anlam derinliği açısından dikkat çekici bir eserdir. Dağ, bu eserinde sadece bir anlatı sunmakla kalmıyor, aynı zamanda insan varoluşunu, toplumsal yapıları, bireysel kimlik arayışlarını ve ruhsal çözülüşleri derinlemesine sorguluyor. "C. Bulvarı", hem bir yer hem de bir zaman dilimi olarak şehri ve onun içindeki bireylerin yalnızlıklarını, kaybolmuşluklarını, kaybettikleri kimliklerini ve arayışlarını simgeliyor.
“C. Bulvarı”, varoluşçuluk akımından besleniyor gibi geldi bana. Zira romanın karakterleri, yaşadıkları dünyada anlam arayışına girerler ve kendi varlıklarını sorgularlar. İnsanın hayatındaki geçiciliği, kimlik kaybını, yalnızlığı ve nihayetinde ölümün kaçınılmazlığını yüzeysel bir şekilde geçmek yerine, bunları derinlemesine sorgularlar. Dağ, bu felsefi arayışı metnin her katmanına işlemiş, karakterlerin içsel çatışmalarını ve varoluşsal boşluklarını vurgulamıştır.
Varoluşçu felsefeye paralel olarak, romanın ana temalarından biri de insanın özgürlükle birlikte gelen yalnızlık ve sorumluluk hissidir. İnsan, çevresindeki normlar, toplumun beklentileri ve kendi benliği arasında sıkışmış bir varlık olarak karşımıza çıkar. Kimlik arayışı ve anlam arayışı, karakterlerin sürekli bir içsel çatışma yaşamasına yol açar. Her bir karakter, bir yandan dış dünyadan yabancılaşırken, diğer yandan kendi iç dünyasında çözüm arayışlarına yönelir. Varoluşsal bunalım, roman boyunca derinleşen bir tema olarak okuyucuya insanın özsel yalnızlığını ve çaresizliğini hissettirir.
Roman, toplumsal yapıyı ve bireyin bu yapıyla ilişkisini incelerken, modern toplumun birey üzerindeki baskılarını ustaca tasvir eder. “C. Bulvarı”, yalnızca bir bireysel arayışın öyküsü değil, aynı zamanda bir toplum eleştirisidir. Şehirdeki kalabalık, anonimleşme, bireysel ve toplumsal çelişkiler, romanın temel dokusunu oluşturur. Karakterler, yaşadıkları şehirde bir tür "yabancılaşma" süreci yaşarlar; toplumun kurallarına uymaya çalışırken içsel bir boşluğa düşerler. Bu bağlamda, C. Bulvarı’nın toplumsal eleştirisi, bireyin modern kapitalist toplum içindeki yalnızlaşmasına dair güçlü bir yansıma sunar.
Birey, toplumun şekillendirdiği kimlikler ve beklentiler arasında sıkışıp kalır. Toplum, birey üzerinde sürekli bir normatif baskı kurar, bu baskılar ise karakterlerin kimliklerini bulmalarını engeller. C. Bulvarı’ndaki kişiler, yaşamlarının anlamını bulmaya çalışırken, içinde bulundukları toplumsal yapının sınırlarını ve koşullarını aşmakta zorlanırlar. Bu yapıyı sorgulamak, karakterlerin varoluşsal bunalımlarına ve yabancılaşmalarına yol açar.
“C. Bulvarı”, psikolojik açıdan derinlemesine işlenmiş bir roman olup, karakterlerin içsel dünyalarının çözümlemesini yapar. Karakterler hem bireysel kimliklerini hem de toplumla olan ilişkilerini sorgulayarak varoluşsal bir buhran yaşarlar. Psikolojik olarak, bu kişiler arasında kimlik krizi ve yabancılaşma temaları öne çıkar. Romanın karakterleri, yaşadıkları çevreye ve topluma uyum sağlamak için sürekli bir kimlik değişimi içindedirler, fakat bu durum onları daha da yabancılaştırır. Onlar ne çevrelerine ne de kendilerine tam anlamıyla yabancılaşmadan huzur bulabilirler.
Roman, karakterlerin içsel düşünce akışlarını ve bilinç akışlarını derinlemesine ele alır. İç monologlar ve bilinç akışı teknikleri, okuyucuyu doğrudan karakterlerin duygusal ve psikolojik dünyalarına çeker. Anksiyete, depresyon ve kaybolmuşluk hissi, romanın temel psikolojik durumları arasında yer alır. Karakterler, yaşamlarının anlamını kaybetmiş ve kimliklerini bulamayan bireyler olarak tasvir edilir. Bu, onların psikolojik olarak çözümsüz bir içsel boşluk hissetmelerine yol açar. Kaçış mekanizmaları, karakterlerin bu ruhsal boşluktan kurtulmak için kullandığı yöntemlerdir, ancak bunlar yalnızca geçici çözümler sunar.
Sanatsal açıdan C. Bulvarı, dilin ve biçemin çok ustaca kullanıldığı bir eserdir. Mert Beran Dağ, dildeki metaforlar, sembolizm ve anlatı biçimiyle estetik bir derinlik yaratır. Karakterlerin içsel dünyalarındaki çelişkiler, kullanılan dilin yoğunluğu ve karmaşıklığıyla yansıtılır. Şehir, bulvarlar ve mekânlar, sadece fiziksel yapılar değil, aynı zamanda karakterlerin psikolojik durumlarını ve içsel çatışmalarını simgeleyen görsel semboller olarak işlev görür.
Romanın dilindeki ritmik yapı ve bütünlük, olayların içsel zamanla olan ilişkisini yansıtarak, okura karakterlerin kaybolmuşluklarını ve zamanın akışındaki belirsizliği hissettirir. Zamanın doğrusal bir şekilde ilerlememesi, içsel zamanın ön plana çıkması, eserin modernist özelliklerini pekiştirir. Bu yapısal özellik, romanın görsel ve duygusal anlamlarını zenginleştirir, okura daha derin bir estetik deneyim sunar.
Ayrıca, C. Bulvarı’ndaki toplumsal eleştiriler, sadece dil aracılığıyla değil, aynı zamanda karakterlerin yaşamlarına ve içinde bulundukları toplumun çelişkilerine dair anlatılarla da zenginleştirilir. Dağ, dış dünyayı yalnızca bir mekân olarak değil, insanın psikolojik ve varoluşsal çözülüşünü gösteren bir arka plan olarak kullanır. Şehirdeki bulvarlar, sokaklar ve evle hem fiziksel hem de sembolik anlam taşıyan estetik objelerdir. Her bir mekân, karakterlerin kayboluşunun, yabancılaşmasının ve çıkmazlarının bir yansıması olarak sunulur.
“C. Bulvarı”, bir yandan bireysel kimlik arayışı ve toplumsal yapılarla yüzleşen karakterlerin içsel çatışmalarını derinlemesine işlerken, diğer yandan estetik açıdan güçlü bir dil, sembolizm ve ritmik yapı sunar. Felsefi, sosyolojik, psikolojik ve sanatsal açılardan çok katmanlı bir eser olan bu roman, okuyucusunu insan varoluşunun derinliklerine götürür. Dağ, modern toplumu ve bireyin içsel dünyasını ustaca sorgularken, aynı zamanda insanın yalnızlık ve anlam arayışı üzerindeki etkisini estetik bir biçimde gözler önüne serer. Hem düşündüren hem de duygusal açıdan güçlü olan C. Bulvarı, çağdaş edebiyatın önemli bir örneği olarak öne çıkacak gibi görünüyor. Okumadan geçmeyin.
Arzu Kök









