MİLLİ GELİR MASALI
Televizyonun başında Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın müjde dolu açıklamalarını pür dikkat dinliyorum. Ne diyor zat-ı muhterem: “2025 ikinci çeyrek itibarıyla kişi başı milli gelir 17 bin dolara yaklaştı” Gel de alkışlama bu büyük başarıyı(!) Fert başına düşe milli gelir ne kadarmış? 17 bin dolar. Bizim aile dört kişilik çarptım 17 bin dolarla 4’ü 68 bin dolar, çıkan rakamı da 41 ile çarptım. Öyle ya bir dolar 41 lira. Çıkan rakama baktım. 2.780 000 TL demek ki benim evime bir yılda ne kadar para giriyormuş? İki milyon yedi yüz seksen bin TL. Oh be nihayet kurtuldum diyecektim ki hanım, omuzumu sarstı. “Uykun geldiyse git yat! Yalnız yatmadan önce bana; “kimden kurulduğunu anlat, kim bilir yine ne işler karıştırıyorsun” , dedi. Gözlerimi ovuşturdum, baktım televizyona; Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz devam ediyor konuşmasına: “İşgücü piyasamız güçlü görünümünü korurken işsizlik oranımız iki yıldan uzun süredir tek hanede seyretmektedir. 2025’in ilk yarısı itibarıyla işgücü ödemelerinin milli gelire oranı yüzde 35,9’la tarihi en yüksek seviyesindedir.” Demek duyduklarım doğruymuş. Öyle ya koskoca Cumhurbaşkanı Yardımcısı yalan söyleyecek değil ya! Hem ne demişti Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek: “Yüksek gelirli ülkeler grubuna giriyoruz.” Ne diyelim, hayırlı olsun! Koy üst üste iki devlet adamının söylediklerini... Aman Allah’ım Türkiye uçmuş da bizim haberimiz yok. İyi de benim cüzdanım niye boş. Yok, bu işte bir yanlışlık var. Ülke, yüksek gelirli ülkeler grubunda da benim cebimdeki cüzdan niye boş? Bir bit yeniği var bu işte! Ya bu devlet adamları yalan söylüyor ya da cebimdeki cüzdan.
Uykum iyice kaçtı. Bu sefer de TUİK’in açıklamaları ekranda. “İşsizlik oranı tek rakama indi.” TÜİK’in matematiği öyle sihirli ki, çalışmayan gencin adı, “iş aramayan” oluyor. Böylece tablo güzelleşiyor. TUİK’e göre Türkiye, 2025 ikinci çeyreğinde yıllık bazda yüzde 4,8 büyümüş. Yahu, bir yanlışlık var diyeceğim; ama diyemiyorum. Kurum, devletin kurumu…
Ardında devam ediyor yetkili ve etkili ve etiketli ağızlar: “Türkiye zor günleri geride bıraktı. Halkın refah seviyesi yükseldi. Yüzler gülüyor. Emekli mutlu, gençler umutlu…”
Peki, kim bu gülen, mutlu, umutlu insanlar, neredeler? Yoksa bir başka Türkiye var da biz mi yaşamıyoruz o ülkede? Daha dün hanımla çıkmıştık pazara meyve alamadan dönmüştük eve. Acaba diyorum kendi kendime o gülen, mutlu yüzler yalnızca istatistik tablolarındaki rantın yuvarladıkları yüzler mi? Çünkü ben, pazarda benim gibi meyvenin yanına yaklaşmaya çalışan vatandaşın yüzünü çok yakından ve çok net gördüm.
Matematik yalan söylemez. Ama devlet yöneticileri rakamları makyajlayınca, “doları lira gibi” görünce, gösterince böyle oluyor işte. Bir eli yağda bir eli balda olan masal kahramanları da olmazsa… Bakın ne diyor masal anlatıcıları: “Türkiye zor günleri geride bıraktı. Refah arttı, yüzler gülüyor, emekli keyif çatıyor. Geleceğe güvenle bakıyor.” Canım, masalların da güzelliği işte tam burada. Uyutmak için masal şart! Masal olmadan uyunur mu?
Bak, cici demokrasimiz de tek haneye indi. Ne güzel değil mi? Tek ses çıkmalı bu ülkede. Tek ses ki gür olsun. Vurdu mu masaya ses getirsin. Partiler; itibarsızlaştırılıyormuş, eleştirenler susturuluyormuş, ülkenin gidişatını beğenmeyip de ses yükseltenler hapse atılıyormuş, muhalefete soyunan televizyon kanalları karartılıyormuş… Muşmuş da muşmuş… Uydurma bunlar! Var mı öyle bir şey? Yok! Yok ya! Maaş ay ortasında eriyormuş da emekli açlık sınırının altındaymış da; gençler işsizmiş de, iş aramaktan vazgeçmişmiş de, umudu yurt dışında arıyormuş da; emeklinin maaşı ev kirasına yetiyormuş da; vatandaşın yüzü gülmüyormuş da… İftira bütün bunlar. Hem de kuru iftira…
Ne idi o şarkının sözleri: “şarkılar seni söyler, dillerde name adın/ Demek ki rakamları benim için boyadın.” “Bak yine karıştırdım. Yahu öyle değildi!” “Ya nasıldı? “Açlık, en büyük muhalefet, onunla kopar afet! Karnı aç olan masalı da bir yere kadar dinler.” “O ne? Kafayı mı yedin sen, öyle şarkı mı olur?” “Olur, olur bir gün masalla uyutulan bu millet sandıkta kendisini aldatan masalcılara öyle bir şamar indirir ki şamarın sesi dünyanın en yüksek dağı Himalayalar’ın tepesi Everest’ten duyulur.”
Hadi Önal
16 Eylül 2025/ Elazığ
Not: Bu yazı; ulusal olarak İstiklal gazetesinde yerel olarak Elazığ/Günışığı, Malatya/Son Manşet, Burdur/İlkadım gazeteleriyle Bağımsız Özgür Medya, Tüm 1Haber siteleri başta olmak üzere pek çok internet sitesinde yayınlanmıştır.