KURTULUŞ KÖPRÜSÜ..
Alo! Türkiye'ye, F35 verilmesine İsrail karşıymış. Bak sen şu şeytanın dalaveresine, sana giren çıkan var arada sırada, ya da rüyanda baban ananı dövüyor seni de elektrik çarpıyor herhalde Netanyahu. Ya da Filistin kanı içmekten şuurun kan kokuyor ve ne dediğini bilmiyorsun muhtemelen. Uyanınca önce haç çıkar ve yüzünü iki defa yıka, ki aklın başına gelsin de güne daha akıllı başlayasın.
Gelinen Evrim düzeyinden ülkemizi soyutlarsak, belki de bizim için söylenebilecek en doğru tespit; 23 yıllık antinasyonal ve antisosyal AKP döneminde tek kazancımızın, güncel yaşantımız için ihtiyacımız olan tek asal, yani nasyonal düşüncemizi yeniden sahiplenmiş olmamızdır. Ve bu doğrultuda eskiden farkına varamadığımız yeniden yapılanmaya, artık hazır olduğumuzu söyleyebiliriz. Ve bunu söylerken de kurtuluşa giden Atatürk Köprüsüne son çıkışa, CHP yönü levhası koymaya sizce gerek var mı? Bana sorarsanız yok, çünkü millet çıkış yolunu gözü kapalı biliyor artık.
Yaşadığımız binlerce gıda zehirlenmesine bakıldığında, gıda denetimlerinin Belediyelerden alınıp Sağlık Bakanlığına devredilmesiyle, artık Devlet Bürokratları tek sorumlu hale getirilmiştir. Hal bu olmuşsa da bundan sonra her şeyi bilen ve sorumlusu olan tek adamı muhatap almak gerekecektir. Bilmem anlaşılır oldu mu?
CHP elbette İmralı komplosuna gelmeyecek ve sonuna kadar Demokrasi kulvarında kalacaktır. Nitekim, İmralı’ya gidilmemesi kararı da bunu açıkça yine ortaya koymuştur. O halde İmralı’ya gidilmesi konusunda karar vermesi gereken ilk insan da her kararı vermeye muktedir tek adamdır. Ne var ki o, kararını ne hikmetse verememektedir(!) Aslında illaki ilk kararı CHP'nin vermesinin istenmesi, CHP'ne hazırlanan yeni bir kumpas görüntüsü vermektedir.
Aynı bağlamda, Ordudan ihraç edilen Atatürk askerlerinin, her konuda hak ve hukuk için polisle karşı karşıya gelen direnişçilerin, itişmelerinin önü alınamadığından ve başımıza da taş yağmaya başlamadan, bu şirazesi çarpılmış İktidardan kurtulmak anayasal hale gelmiştir.
Ülkemizin istikbali olacak genç, aklı başında, liyakat sahibi ve suçsuz insanlarımıza yapılan yapay tutuklamalarla ülkemize pisi pisine zaman kaybettiriliyor, artık aklımızı başımıza toplayalım. Adam var, adamcık var, birde ikisi bile olmayanlar var, bizim davamızsa bu üçüncülerle. Dolayısıyla da bütün adam olamayan ve olamayacak olanların çetelerini, tam tekmil Devlet kapısının önüne koyarak kurtulalım biran evvel onlardan. Unutmayalım ki, bu mealde Özgür Özel nasıl olsa bütün hak savunucularının ihtiyacı olan belgeleri satır, satır ortaya döküyor.
CHP, verdiği Devletin temsilcisi Vekiller olarak İmralı’ya gidilmemeye taraf olma kararıyla, başından beri tuttuğu doğru rotasına sadık kalmayı derinden sürdürmeye devam edeceğini, esasen anlayanın ve anlamak istemeyenlerin kafasına sokmuştur. Aynı doğrultuda seçim sonunda kurulacak ve Türk Milletinin bekası olacak yeni Halkçı Demokrat Hükümetin, Cumhuriyetin kurulmasından itibaren yapılamayan toprak reformunu daha kolay çözümleyebileceği, toprak işçilerinin artık metropollerdeki ağır sanayi sektörlerinde çalışmak zorunda kaldıklarından anlaşılmaktadır.
Çünkü çok daha çağdaş hale gelmiş ve gelecek olan makinalı tarım, ormancılık ve hayvancılık sektörleri, az adamla çok daha fazla üretim yapmaya başlayacak ve marabalara ihtiyaç kalmayacak, toprak ağaları da her sektörde çalışabilecek ve artık yatırımcı olan modern patronlara dönüşeceklerdir. Yani burjuvanın kökü, milli sermayederler tarafından, kendiliğinden kazınmış olacaktır.
Vaktiyle hak, hukuk ve adalet yürüyüşünü birlikte yaptığımız Kılıçdaroğlu’nun bugünkü tutum ve ifadelerini, asla kendi liyakat ve ahde vefasını inkâr edercesine yaptığı davranışını, tam da bugünlerde kabul edebilmeye imkân olmadığını maalesef ifade etmek zorundayım. Çünkü CHP, aleyhine yapılan bütün manipülasyonlara rağmen ve bütün Türk Milletini de arkasına alarak, İktidara doğru emin ve kararlı adımlarla yola çıkmıştır artık. Ve bu yürüyüşün, ülkemizin bütün kırık taşlarını onaracak olmazsa olmaz yürüyüşümüz olacağı ise asla unutulmamalıdır.
İmralı'ya, BOP tasallutuna uyularak yollanan birkaç Vekil, elbette dünyanın sonu olmaz; ama ülkeyi temsil eden AKP Hükümeti için bir utanç kaynağı olur. Ve bu utanç asla ülkemizin utancı değildir. Esasen ülkemizi 23 yılda, Cumhuriyet tarihinin en hercai, bencil ve liyakat özürlü Hükümeti olarak temsil edenlerin, söyleyecek ve milleti ikna edebilecek bir artıları kalmamıştır bundan sonra.
Kürt sorunu vardır dahi diyemezler, zira sorun bizatihi kendileridir. Ve kendileri yok olunca da Türk, Kürt kardeşliği, nasılsa kaldığı noktadan ebediyete intikal edecektir. Ne var ki, vatana ihanetin bir zabıt kaydına da ihtiyacı yoktur. Çünkü tarihe geçmiştir bir kere. Ve milli iradeyi temsil ettiğini sanan bir zevatın İmralı'ya gidişi, basına kapalı olabilir; ama konuşmaların teferruatı noktasına, virgülüne kadar Türk Milletine açıklanmak zorundadır.
Kurultaya davet edilen; ama gelmeyen ve artık videolarla derdini anlatmaya çalışan Kılıçdaroğlu'na gelince: Önce kendisine; peki, son Kurultay sonuçlarıyla 'nasıl olması gerektiğini' yine herkese ispat eden CHP'ne, kim suç isnat ediyor ve de kim, olmayan bir suçu temizlesin diye sorulmalıdır. Ayrıca cesur olmak ne demek? CHP hiç böyle bir durumla karşı karşıya kaldı mı şimdiye kadar? Daha nasıl cesur olacak? Türk milletini bizatihen arkasına almaktan başka. Yoksa silahı eline alıp, Öcalan çetesi gibi dağa çıksın da özeğini mi inkâr etsin isteniyor. Kılıçdaroğlu'na tavsiyem, liyakatine ve kronolojisine daha yakışır ifadeler kullansın.
Çünkü, CHP diyor ki: Bir yılda üçüncü Kurultayı da alnımızın akıyla arkamızda bıraktık. Ee iş artık seçim sandığına kaldı. Biz yağlandık bekliyoruz! Peki sandık ne zaman meydane çıkacak? Ayrıca bir soru daha sormak vacip oldu. Acaba Amerikalı Papanın olağan dışı ziyareti, Trump’dan istenen meşruiyetin bir göstergesi olabilir mi?
Mesela, CHP içinde de ön Türklerde olduğu gibi bir iç Senato kurulabilir ve eski Başkanların, ileri yaş guruplarındaki tecrübeli aydınların fikirleri de sorularak, daha sağlam yönetimler sağlanabilir. Ve bu seviyeli durum şüphesiz Meclise de artıyla yansır. Yani tecrübeler ve fikirlerden, yaşamların sonuna kadar istifade edilmelidir.
Çünkü insan var oldukça siyaset de var olacaktır. Zorbalar siyaset yapamaz, ancak vakitleri geldiğinde yok edilirler, dolayısıyla evrensel dünyada yer alabilmek ve kalıcı olabilmek için, önce saygın olmak gerekir. Ve bunun anahtarı da siyasettir. Yalnız ekonomik politika farklı bir komplodur ve sonu hep sosyalleşmekle veya Marksist bir devrimle(!) gelir.
1.12.2025
Serendip Altındal


