Bu Yaşadığımız Ortamda, Trajikomik Demeyin Can sıkıntısı Yüzünden artık kendi çapında vatandaşlar uyarıyor Şöyle ki; bir kullanıcımız; Uyanış Çağrısı yapıyor:
İhanetin Gölgesinde Yükselen Büyük İrade
Eşsiz önderimizin ölümünden sonra kurduğu çağdaş ve modern Cumhuriyette 70 yıldır adım adım uygarlıktan ve çağdaşlıktan uzaklaşmasına Türk milletinin sessizliği ve sorumlulukları!
Ey Türk Milleti!
Yüzümüzü çağdaşlığa çevirdiğimiz o büyük kuruluş gününden bu yana, yetmiş yıldır üzerimize düşen o ağır soru, vicdanımızı kanatmakta: Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu, kanla ve irfanla yoğrulmuş bu Çağdaş Cumhuriyet’e neden bu denli uzun süredir ihanet edilmekte?
Atatürk’ün “Bütün ümidim gençliktedir” sözü, sadece bir temenni değil, bir kehanetti! O, kurduğu cumhuriyetin, kendisinden sonra dahi, bilimden ve akılcı eğitimden uzaklaştırılarak, tıpkı çöküş devri Osmanlı'sı gibi, "din ve iman" perdesi altında yeniden bir ortaçağ karanlığına sürüklenme tehlikesini hissetmişti. İşte bu yüzdendir ki, bize en büyük mirası bıraktı: “Ey yükselen yeni nesil, istikbal sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk, O’nu yükseltecek ve sürdürecek sizlersiniz!”
I. Atatürk’ün Emri: Fikrin Cephesinde Ölümü Emretmek
Ebedi Başkomutanımız, Çanakkale siperlerinde can veren askerine seslenirken, “Ben size taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum!” dedi. Bu, sadece bir askeri talimat değildi; bu, varoluşun ve bağımsızlığın mutlak bir bedeli olduğunun ilanıydı.
Bugün, biz Kemalistler ve gerçek Atatürkçüler için, cephe değişmiştir. Artık taarruz etmemiz gereken düşman, cehalettir, bilim karşıtlığıdır, tarihi çarpıtmadır. Biz de bugün, fikrin ve ilkenin cephesinde, yozlaşmanın karşısında, ÖLMEYİ emretmeliyiz.
Fikri ölüme göze alanlar, Cumhuriyet’in ebedi bekçileri olacaktır!
II. Millet Gerçeği: Boş Bir Söz Değil, Varlığımızın Teminatı
Atatürk neden Cumhuriyeti kurdu? Cumhuriyet'in ilanı, basit bir yönetim değişikliği değil; Türk toplumunu çağdaş uygarlığın zirvesine taşımayı amaçlayan Büyük Türk Devrimlerinin SİYASAL ANITIDIR! Diğer tüm reformların önünü açan, en temel siyasal inkılaptır.
Hiç düşündünüz mü? Atatürk, “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir” derken, boş bir söz mü söylemiştir? Hayır! O, milleti şöyle tarif etmiştir: “Irken veya dinen veya harsen birleşik ve yekdiğerine karşı hürmet ve fedakârlık hisleriyle dolu ve mukadderat ve menfaatleri ortak olan bir toplumsal hey’ettir!” Bu tanım, din, ırk, mezhep ayrımı yapmaksızın, yüz yıldır üzerinde gururla yaşadığımız bu devletin harcıdır.
Bu, Atatürk'ün sıradan bir lider değil, seçilmiş dahi bir üstün lider olduğunun en güçlü kanıtıdır!
III. Kurtuluşumuzun Tek Yolu: Atatürkçülüğe Dönüş
Büyük Kurtarıcımız Atatürk’ü, ebediyete intikalinin 87. yıldönümünde anarken, bu anma artık sadece bir vazife değil, bir MİLLİ KARAR olmalıdır!
87 yıl sonra, milletçe anlamalıyız: Kurtuluşumuz, Atatürkçülüğe DÖNÜŞTE saklıdır. Bu, yeni bir başlangıçtır! Atatürkçülüğün, O’nun ileri uygarlık anlayışı ve insanlık modeli olan değerlerini tanıma ve en yüksek sesle tanıtma zorunluluğu, biz gerçek Atatürkçü ve Kemalistler için tarihi bir fırsattır!
IV. Atatürkçülük Bir Manifestodur: Akıl ve İrade
Bizce Atatürkçülük ve Kemalizm, zorla yıkılan geri kalmış müesseselerin yerine, milleti en yüksek medeniyet seviyesine taşıyacak yeni kurumları koyan Türk İnkılabının bütünüdür! Bu fikir, gökten veya gaipten değil, doğrudan doğruya bu yurdun bağrından, Türk milletinin bin bir facia ile dolu tarihinden çıkarılmıştır.
Atatürk’ün Parolası: “Bizim akıl, mantık ve zekâ ile hareket etmek parolamızdır!”
Atatürkçülük:
Milli Mücadele Gerçeğinden doğmuştur.
Millet Egemenliğinin en yüksek düzeydeki ifadesidir.
Hür fikir ve düşünceye sahip olmaktır.
Laik bir düzen kurmaktır.
“En hakiki yol göstericinin müspet ilim” olduğu bilinciyle devleti yönetmektir.
O, “Türkiye devletinde ve Türkiye devletini kuran Türkiye halkında tacidar yoktur, diktatör yoktur” demiştir! Tek bir kuvvet vardır: Milli Egemenlik!
V. Çağrı ve Sorumluluk: Karanlığı Dağıtacak Altı İlke
Sağ ve sol formüllerin dar çerçevesine sığdırılamayan ve Türkiye gerçeklerine tek cevap olan Atatürkçülüğün bütün verimli başarılarını toplayan kavram, Türkiye Cumhuriyeti’dir!
Cumhuriyet, sadece bir yönetim şekli değil; Kurtuluş Savaşı'ndan sonra millî varlığımızın yöneldiği yeni bir yaşayış ve dünya görüşüdür! İşte bu ileri toplum ülküsünü gerçekleştirmede dayandığımız, Anayasalarımızın temeli olan ve aralarında hassas bir denge bulunan o altı kutsal ilke, bizim tek yol göstericimizdir:
Cumhuriyetçilik
Milliyetçilik
Halkçılık
Devletçilik
Laiklik
İnkılâpçılık
Bu temel ilkelerden uzaklaştığımız her an, içinde bulunduğumuz coğrafyada tam bir karanlığa teslim oluruz.
VATANDAŞ! ÜZERİNE DÜŞEN BÜYÜK SORUMLULUK VARDIR!
Bugün, zaman kısıtlıdır. Sürüklenmek istendiğimiz ortaçağ karanlığından milletimizi kurtarmanın tek şartı, bu ilkelerin bütünlüğünde yeniden birleşmektir! Nitelikli eylem ve söylemlerin tek çizgisi, Atatürk Stratejileri olmalıdır!
Aksi bir eylem ve söylem, hepimiz için yıkım demektir!
Milletin vicdanında vücut bulmuş bu büyük ülkü, asla donup kalamaz!
Harekete Geç!
Türkiye'nin Gerçeklerinden Doğan Bu İradeyi, YARINLARA TAŞI!
Ali Berham ŞAHBUDAK


