Yeni yıla kaç kilo umutla girmeyi umuyorsunuz diye inanın, şakadan bile olsa sormak istemiyorum. Çünkü aynı İktidar resmi duvarda asılı durdukça, gecemizin güneşi göremeyeceğini hep biliyoruz. Belki de güneş yine doğuyor; ama biz göremiyoruz. Ya bakmayı bilmiyoruz ya da acaba bakar kör mü olduk veya güneş salt hırsızlara mı doğuyor diye soruyorum kendime. Oysa umuda en fazla ihtiyacımız olduğu bir dönemdeyiz aslında. CHP ise beklendiği gibi, son Kurultayında seçtiği yeni kadrolarıyla, İktidara hazır olduğunu her yönüyle gösteriyor.
Ne var ki, fazla komplo teorileri okuyan bazıları, Türkiye dramını melodrama çeviriyorlar, lakin siz onların zırvalarını asla ciddiye almayın. Zira taş düşse de yuvarlandığı çevrede kalır. Yani ne daha ileride ne daha geride. Önce bakarsınız taş mı, kaya mı diye. Ancak kaya ise, altında kalmamaya dikkat edersiniz. İşte hepsi de bu kadardır. Ve Dünya dönmeye devam edecektir neticede. Ne ki, Meclisin artık Devlet kahvehanesine dönüştüğü ve ‘birileri’ demeyi bırakarak, artık herkesin aynada kendi suratına bakması gerektiği bu olumsuz günlerde biz, yüreğimizi çalıştıran Cumhuriyete olan ve asla vaz geçemeyeceğimiz saygımızla, artık yaşamayan analar ve atalarımıza öpücüklü rahmetler diliyoruz.
Anayasa, baba yasa, etnisite, metnisite gibi yeni arayışlara girmeden önce, şayet bugün Özel'in yerinde Atatürk olsaydı, aynı şartlar ve dönemde acaba nasıl düşünürdü diye sorulursa, sizde benim gibi kesin bir cevap veremezdiniz. Yalnız benim gibi bu soruya empati oluşturacağınız kesindi. İşte bunu yapınca da birbirinden farklı yorumlara varacağımızdan, milletçe artık bir Referanduma ihtiyaç duyar hale gelirdik. Şimdi ise, İktidar Partileri ve yandaşları birliği kazanını dolduran çorbanın artık fokurdamaya başlaması, kendi yollarının sonuna gelindiğini de gösteriyor.
Yalnız yeryüzünde herkesten önce Türklerin var olduğu ve diğer millet, ulus, Devlet kavramlarını henüz bilmeyen diğer Dünya insanlarına, önce millet ve sonra da ulus Devlet olmayı ve devletçiliği öğreten bir köke sahip olduğumuzu, Atatürk gibi öğrenmişsek, en azından nasıl düşünebilecek olduğumuzu, hele önümüzde 23 yıllık AKP otokrat iktidarı tecrübesi varsa, artık kimseye sormadan da cevaben biliyor olurduk. O halde, şimdi sorum şu; acaba haksız mıyım?
Herhalde önce, müktesep ve bağımsız durumumuzu pekiştirelim, yurtta sulh, cihanda sulh prensibimizden asla taviz vermeden ve enternasyonal saygınlığımızı zirveye taşıyarak, Doğu ve Batıdaki caydırıcı gücümüzü, gelişmiş milletleri kıskandıracak seviyeye çıkartarak, tarihimizde olduğu gibi de adil, altı oklu Cumhuriyetçi, anayasal, bağımsız, bilimsel, ekonomik, evrensel yasalara sadık ve teknolojik varlığımızı daima zirvede tutmak üzere sorumluluk sahibi olmak bilincinde, çok çalışmamız gerektiğini bize tekrar Atatürk’ün dikte edeceğini, âdeta derinden duyuyor olurduk.
Ve bunları kendi hesabıma duyduğumda, onu çok daha iyi tanıdığımı anlıyor ve inanın onun yine aramızda olup bizi takip ettiğine de inanıyorum. Bu arada duyduğumuz bazı güncel ifadeler de belgelenmek istiyordu. Mesela Erdoğan'ın, Özel'e atıfta bulunarak 'sen CHP'nin geçmişine bak' derken, genç siyasilerin çok daha büyükleri olarak, o geçmişe baktığımızda, bugün müktesep varlığımızı medyun olduğumuz ve yoktan var edilen koca Cumhuriyet külliyemizi, içimiz titreyerek yeniden okumuş olurduk. Ve bu yaşadıklarımızdan bir an önce kurtulmaksa, bu dünyanın yaşanabilir olduğunu biz büyüklere yine de anımsatan bir lütuf olurdu.
Acaba bugün Devleti yönettiğini sananlar 23 yıllık geçmişlerine baktıklarında acaba hangi tarihi(!) anımsatabileceklerini sanıyorlar? Yoksa bir başka Devletin meclisinde mi parmak kaldırıp indirdiklerini düşünüyorlar? Oysa hallerine bakmadan suçladıkları CHP, bırakın parmak indirip kaldırmayı, düşünmeden ne evet ne de hayır diyor. Çünkü düşünmek bir sanattır ve erbabına yakışır. Babasının hesabına, TÜSİAD’a avuç açan Bilal Erdoğan’da konuştu; ama düşünce erbabı olmadan, zira sorumluluğunu yitirmiş babasını methetmeyi, zemmetmekle karıştırdı herhalde. Çünkü babasına, şayet Cumhuriyet’in kuruluş dönemine bakarsan, bağımsız yerli yatırımcının Atatürk Meclisiyle nasıl MİLLİ olduğunu da öğrenirdin sorgusunu akla getirdi. Bakın, doğuştan bağımlılık adamı ne hallere getiriyor.
İşini gücünü bırakan Bahçeli, Erdoğan'a yine stepne olarak Kılıçdaroğlu’ nu destekliyor ve CHP'ne suç yapıştırmak için adeta buhran geçiriyor. Ne ki, atıf yapanların kimler ve 23 yılda ne masallar anlattıkları harfi tarifen bilindiğinden, aynı masalları dinlemeye devam etmek artık abesle iştigale bile rahmet okutuyor. Bağlamında, yaşam mücadelelerini kazanabilmek için erkeklerden güçsüz dolayısıyla da daha akıllı olmak zorunda kalan, öyle de olan ve kendilerine daha fazla güvendiğimiz kadınlarımızın bazıları, çukur adamlarından oluşan bir azınlığa uyunca, içinde yaşadığımız kaos katastrofal hale geliyor.
Hele de Bahçeli, önce başlattığı süreç meselesine çözüm üretmeye odaklanmalıdır, şayet aklı başındaysa. Zira içinde CHP olmayan bir çözüm, ülkeyi salt tepe taklak eder. Aynı mealde Barzani kukla asker tiyatrosunu, ülkemizde oynatanlara bilmem ki ne denmeli, resimleri nereye(!) asılmalıdır? Tuvalet duvarlarındaki bazı aforizmalara bakınca, yoksa o duvarlara asmak daha mı uygun olur diye düşünüyor doğrusu insan.
Yeterini aşan zırvaları sallamaya alışkın olan ve emperyalist tekeriyle, bozuk Ortadoğu yollarında zıplayarak koşuşturan Barrack adlı holigan, dönsün de aynaya Trump maskeli suratına baksın. Ve kendi meclisinin bu gidiş ve gelişlere dağılmadan, daha ne kadar dayanabileceğini hesaplamaya çalışsın. Bıraksında, dışarıdan bakılınca içleri görülemeyen, hatta görülse bile içine girince bir daha çıkılamayan Ortadoğu Labirentlerini araştırmayı da içlerinde kaybolmasın. Esasen Ortadoğu ve AB siyasasının USA tarafından artık ister istemez terk edilmek zorunda kalacağını da hiç unutmasın. Çünkü Dünya siyaseti, tek Devlet politikası dönemini çoktan terk ermiştir. Görünen resme bakıldığında NATO’nun da ömrünü artık tamamladığı anlaşılıyor.
USA kuruluş anatomisini inkâr ederek, kurumları yok sayarak ve Başkanlık otonomisini güçlendirerek monarşik tek adamlığa soyunan Trump’ın sözcülüğünü ve de gözcülüğünü yaparken, birlikte Dünya siyasasını sulandırmanıza karşın, Doğunun şimdilik hiç sesi çıkmıyor. Onlardan tık dahi yok. Yalnız bu durum kimseyi yanıltmasın. Şayet onların sesi çıkarsa yer yerinden oynar, rahat uyumak için kulaklarınıza pamuk tıkamanıza rağmen kopacak gürültünün, sizde uyku filan bırakmayacağı kesindir. Hani biz söyleyelim de gerisi artık size kalmış olsun.
Yalnız kulak ardına atmamamız gereken tek husus, Türkiye Kürtlerinin aklında bile olmadığı halde, hepimizin kardeşi olan Kürt’üyle birlikte bütün Türk milletine yedirilmeye çalışılan sözde çözüm meselesinin, aslında ülkemizi federal ayrıştırmaya zorlayan emperyalist bir BOP Projesi ve Erdoğan’ın da bu Projenin eş Başkanı olduğunun asla unutulmamasıdır. Mesela sermayelerini daha da şişirmek için, gider ayak hızla sattıkları ülke taşınmazlarımızın, yoksa farkında değil misiniz?
Artık umutları kalmayan; ama emperyalistin yine de son şansı olan bu projenin, son dakikaya kadar hayata geçirilmesine ve hatta gerekirse Türkiye de bir OHAL çıkarabilmek için bile çalışacaklardır. Bu arada emperyalist askeri güçlerinin, F-35’lere bile gökyüzünü haram eden S-400 savunmasından neden bu kadar korktuğu da yeterince araştırılmadan asla dışlanmamalıdır. Buna rağmen, yeni seçimlere kadar da hepimizi mutlu edecek bir çözümün oluşturularak, seçimden sonra çok fazla düzelteceği Türkiye meselesi olacak, kurulan yeni halkçı demokrat Hükümetine, bir de bu sorunun havale edilmesinin önünün alınması gerekmektedir.
Sonuç olarak belirtelim; Türkiye gibi ilkleri yaratan bir Demokrat ve Halkçı Cumhuriyet ülkesinin, Rahmetli Atatürk dehasıyla nasıl yönetilmesi gerektiğini, son Parti programıyla Türk milleti vatandaşlarının önünde detaylarıyla açıklayan CHP Lideri Özgür Özel ve bütün ekibine teşekkür ve minnetlerimizi iletiyoruz. Bununla birlikte CHP ile Anahtar Parti arasında; Başkanlar arasında yapılan diyaloglar dikkatle izlenmelidir. Çünkü destek yönlü böylesi buluşmaların, yeni Cumhuriyet Türkiye’sine pozitif yansıyacağı açıkça görülmektedir. Ve iki entelektüel beynin ürettiği etik düşünce, dört gözün iki gözden daha fazla gördüğü gibi, elbette ülkemize çok da yararlı olacaktır. Ki buna milletçe çok ihtiyacımız olduğu ise asla yadsınmamalıdır.
İBB davası 12,5 yıl sürecek diyen yapay zekaya, bir soru daha sormak gerekiyor o zaman. Ey yapay zekâ söyle bakalım. Devlet olma görevlerini unutan veya hiç bilmeyen, anayasal kanunlara uymayan, kendi ülkesinin kanını ahtapot kollarıyla emen, liyakatsiz bir İktidar, o ülkede daha ne kadar Hükümet kalabilir?
Serendip Altındal
15.12.2025


