1 DAKİKA
05-02-2025
Koca iki yıl geçti 6 Şubat depreminin ardından. Ancak o günden bugüne yazık ki hâlâ yaralar sarılabilmiş değil. Ne acı değil mi?
Bizler 6 Şubat depremi ile öğrendik 1 dakikaya nelerin sığabileceğini. Hangimizin aklına gelirdi ki? O gün öğrendik 1 dakikada nasıl da değişirmiş her şey. Evimiz, sokağımız, şehrimiz; aklımız, fikrimiz, duygularımız, hayallerimiz…
Düşünmeden edemiyor insan; Madem ki bu kadar hızlı gerçekleşirdi her şey de ne gereği vardı bunca yalana, dolana, kavgaya, gürültüye... Meğer koca bir ülkenin anasını, atasını ağlatmanın ederi sadece 1 dakikaymış. Acaba neyin hesabını kapatmaya çalıştı tabiat anamız bizimle? Değer miydi bunca gözyaşına, acıya, ölüme?.. 1 dakikaya sığacak kadar ucuz muydu insanlığımız? Bunun bedelini daha önceleri de çok ödemiştik oysa; Erzincan’da, Afyon’da, Kocaeli’nde, Van’da… Tabii o zaman da yine, peşin acı ve gözyaşlarıyla ödemiştik.
Her şeyin başı ile sonu arasında çok değil, 1 dakika varmış. Mesela çocuk kalırsın 1 dakikada. 1 dakikada yeni gelin. 1 dakikada asker. 1 dakikada öğrenci. 1 dakika da yaşlanırsın. Zeki olmanın, deli olmanın, kanser olmanın, dans etmenin, şarkı söylemenin, gezmenin, tozmanın, halay çekmenin, spor yapmanın da ederi 1 dakikaymış.
Zenginliğimizin dahi 1 dakikalık ömrü varmış, öğrendik. Bir bakmışsın 22 ayarlık ezilmişsin molozların altında. Kavgan da küslüğün de yok olmuş. Açlık, susuzluk ve üşümekle olmuş kavgan. İşte şimdi geçmez hükmü cebindeki paranın. Bir yudum suyun da bir lokma ekmeğin de kıymetini 1 dakikada öğrendik.
Meğer bu kadar kolay ve umarsızmış adına “hayat” dediğimiz şey. Bizi 1 dakika dolmadan satmıştı. Hem de onca biriktirdiğimiz değerlere rağmen. Uğruna nice canlar yaktığımız, kavgalar ettiğimiz ideolojilerimizi de inançlarımızı da yerle bir etti. Maddi, manevi biriktirdiğimiz ne varsa içine etti 1 dakikada içinde. Yerimden, yurdumdan, sevdiğimden etti. Ne varsa sildi süpürdü geçmiş ve geleceğe dair ne biriktirdiysem.
1 dakika kafamıza vura vura öğretti bize… Söktü, aldı; elimizde, avcumuzda, aklımızda ne varsa... Bir kez daha vurdu aptallığımızı(!) yüzümüze. Yerin dibine soktu. “Siz adam olmazsınız” dercesine salladı salıncağını. Düştük hepimiz, savruldu insanlık bir kez daha gecenin zemheri ayazında. Ay, siyah kefenle kapamış gökyüzünü. Yıldızlar suskun. Olan bitenden bihaber bulutlar. Yalnız köpekler uyanık; çıkarcılara, ikiyüzlülere, gözünü para hırsı bürüyenlere inat.
Başladığı yere geri dönmesi hiç de zor değilmiş. 1 dakika yetti de arttı bile bunu görmemize. Bu 1 dakikaya binlerce ölüm sığdı, yüzbinlerce çığlık, kan ve gözyaşı sığdı. Demek ki çok böbürlenmenin, büyüklenmenin anlamı yokmuş. Belki de işte bu yüzden bu 1 dakika yıllardır kulak tıkadığımız vicdanımızı duymak, nasırlaşmış kalbimiz yumuşaması için de yeterli olmuştur…
Binlerce ömre bedelmiş 1 dakika. Deprem hepimize gösterdi bu gerçeği ama; görebilene. İşte üzerinden iki yıl geçti ama alınamayan onlarca ders, hırs, öfke… Acımasızca insan hayatını, doğayı ve tarihi bir kalemde yok sayanlar ve biz Kurbanlık koyunlar! Biz başımıza geleceği bile bile, çaresizce bekliyoruz bir sonraki 1 dakikada ne olacak diye, korku ve endişeyle…
Hani bir fıkra vardır:
Çocuk, babasına sordu: −Allah Dede, Türkiye’yi neden sık sık sallıyor?
Babası gülümseyerek yanıt verdi: −Hey Türk, uyan diye!..
Uyan ey halkım, uyan artık! Ve hatırlat baştakilere Yunus Emre’nin şu dörtlüğünü:
“Hani Karun malı netti?
Hani Lokman canı netti?
Hani Cengiz şanı netti?
Yalan dünya yalan imiş…”
Ben de ekleyeyim: Her şey 1 dakikaymış… Unutma, unutturma ki yaşanmasın bir daha böylesi acılar…
Yayınlama:
11-02-2025
11:38:23