NİZÂM’ÜLMÜLK VE DEVLET YÖNETİMİ
Türk tarihinin önemli şahsiyetlerinden biri olan Nizâm’ül-Mülk, 1018 yılında Horosan/ Tus şehrinde dünyaya geldi. Dinî ve dünyevî konularda mükemmel bir eğitim aldı. Selçuklu hükümdarı Alparslan’a (1063-1072) ve Melikşah’a (1072-1092) yaklaşık 30 yıl vezirlik yaptı. Siyasi, sosyal ve felsefi konularda birçok eser yazdı. “Siyasetname” adlı eseri, Selçuklularda olduğu kadar sonraki dönemlerde de devlet yönetimi konusunda önemli bir kaynak eser oldu. Ahlâkname adlı eseri felsefi konulardaki görüşlerini yansıtırken Nasihatü’l-Müluk adlı eseriyle yöneticilere nasihat verdi. Kitabü’l-Hiyel adlı eserinde askeri konuları ela alan devlet adamı/eğitimci/yazar, Kitabü’l-Adab eserinde de edebiyat ve dil konularındaki düşüncelerini işledi.
Nizâm’ül-Mülk’ün reformları ve siyasi düşünceleri, Selçuklu Devleti’nin güçlenmesini ve uzun süre ayakta kalmasını sağladı. Yargıçların liyakat ve yeteneklerine göre seçilmesi gerektiğini vurgulayan Nizâm’ül-Mülk, halkın güveninin kazanılmasının, devletin itibarını artırılmasının tek çaresinin yolsuzluğun önüne geçmek olduğunu bunun için de sıkı denetimler gerektiğini belirtmekle kalmadı aynı zamanda bizzat uyguladı.
Nizam’ül-Mülk, İslami ilimlerin yanı sıra matematik, astronomi, tıp ve diğer bilim dallarında da eğitim verilmesini istedi. Bağdat, İsfahan, Nişabur, Belh, Herat, Basra, Musul ve Amol'daki Nizamiye Medreselerini kurdurdu. (Nizamiye Medreseleri adını Nizam’ül-Mülk'ten almıştır.) Medreselerin kurumlaşması, gelişmesi tüm İslam ülkelerinde olduğu gibi batı Avrupa üniversitelerinin de temelini oluşturdu. Öğrencilere verilen yurt ve burs hizmetlerinin de mucididir.
1092 yılında bir suikast sonucu öldürülen bu büyük devlet adamından, devleti millet adına yönetenlerin alacakları o kadar çok ders var ki bu dersler bugün için de geçerlidir.
“Bir devletin bekası, yalnızca sınırlarını koruyan askerleriyle değil, o topraklarda yetişen fikri ve kültürel gücüyle de ölçülür. Bir ülkenin gerçek gücü, sadece askeri gücünde değil, halkının adalet anlayışında, liyakatli bireylerinin sayısında, ehliyetli yöneticilerinin varlığında en önemlisi de eğitime verdiği değerlerde saklıdır.”, diyen Nizâm’ül-Mülk’ün düşüncelerini dört başlık halinde toplayabiliriz:
Adalet, Toplumun Temel Direği:
Adaletin olmadığı yerde huzur ve barış olmaz. Adalet, sadece mahkeme salonlarında tecelli eden bir kavram değil, her bireyin hakkını gözetmek, eşitliği sağlamak ve vicdanların rahat olmasını temin etmekle mümkündür. “Adaletin bir ölçüsü yoktur; o, doğruyu arayan bir anlayışın, hakkı gözeten bir vicdanın tezahürüdür. Devlet adamı zulmetmemeli, vazifelendirdiği adamların zulmedip etmediğini de bilmelidir.", diyen Nizâm’ül-Mülk, adaletin temelde, halkı yönetenlerin ve yöneticilerin vicdanlarında yer alması gerektiğini belirtti. Bugün, ülkemizde de aynı ilkeler geçerli olmalıdır. Bir ülkenin büyümesi ve güçlenmesi için adaletin her alanda eşit bir biçimde dağıtılması gerekir.
Liyakat ve Ehliyet, Yöneticinin Yükselme Ölçüsü:
Yöneticiler, yalnızca kendi çıkarlarını değil, halkın çıkarlarını gözetmeli; kişisel değil, ulusal çıkarları ön planda tutmalılar, düşüncesini eserlerinde sıklıkla dile getiren Nizâm’ül-Mülk; devlet yönetiminde liyakat ve ehliyetin temel alınması gerektiğini belirtti. “Kişiler liyakatlerine göre değerlendirilmelidir. Kişi, görevini hakkıyla yerine getirebilmek için ehliyetli olmalıdır. Yöneticilerin seçilmesinde ve atanmasında bu ilkeler, bir toplumun sağlıklı büyümesi için şarttır.” ,dedi.
İstişare, Doğru Kararların Anahtarı
İstişare, bir toplumun, devletin ve yöneticilerin ortak akıl oluşturmasında önemli bir yer tutar. Nizâm’ül-Mülk, hükümetin temel yapı taşlarından birinin de istişare olduğunu belirtti. “Bir devlet adamı, yalnızca kendi görüşünü değil, etrafındaki bilgili insanlardan gelen fikirleri de dinlemelidir.” Bu, yalnızca bir yönetim biçimi değil, halkın sesine kulak verilmesi gerektiğinin de göstergesidir. Ülkenin başarısı, yöneticilerinin yalnızca kendi görüşleriyle değil, halkın talepleri ve ihtiyaçlarıyla şekillenecek kararlarla mümkündür.
Eğitim, Ülke Bekasının Olmazsa Olmazı
Nizâm’ül-Mülk, devletin temellerinin eğitimli bireylerle güçlendiğini, devletin en önemli görevlerinden birinin halkı eğitmek olduğunu belirtti. Bugün de aynı şekilde, güçlü bir devlet, sadece bireysel başarıları değil, toplumun genel refahını hedefleyen eğitim sistemleriyle inşa edilir. Eğitim, bir toplumun kültürel ve ekonomik gelişiminin temelidir. Ne kadar eğitimli bir toplum yaratılırsa, o kadar güçlü bir ülke doğar.
Sonuç: Adalet, liyakat, ehliyet, istişare ve eğitim, bir ülkenin gelişmesinde en temel ilkeleri ve ülkenin bekasını sağlamlaştıran yapı taşlarıdır. Bugün, bu ilkeleri hayata geçirmek, sadece yöneticilerin değil, her bireyin sorumluluğudur. Ancak bu şekilde, gerçek bir ilerleme ve refah yolunda güçlü adımlar atılabilir. Bu değerleri yaşatan toplumlar, hem geçmişlerine sahip çıkarlar hem de geleceklerini güvence altına alırlar. Unutulmasın ki, "Memleketin çivisi oynayınca işler rayından çıkar." Nizâm’ül-Mülk’ün bu sözü, devletin temellerinin sağlam olması gerektiğini belirtmektedir.
Hadi Önal/ 04Mayıs 2025/ Elazığ