NEDENLERİN İZNDE (4)
Yap-İşlet-Devret: Hizmet Mi, Hile Mi?
Bize hep “hizmet” dendi. “Milletin cebinden beş kuruş çıkmayacak” diye teminat verildi. Havaalanları, köprüler, otoyollar, şehir hastaneleri... Her biri bir büyük proje olarak takdim edildi. Fakat işin içine girdiğimizde karşımıza çıkan manzara farklıydı. Bu projelerle devlet kazançlı çıkmıyor, millet kaybediyor; ancak bir avuç şirket kazanıyordu.
Yap-İşlet-Devret modeli (YİD), aslında teoride mantıklıydı. Özel sektör yatırım yapar, işletir, belli bir süre sonra devlete devreder. Sonuçta şirket kazanır ama millet kârlı çıkardı. Fakat Türkiye’de bu model, bir ranta, sömürüye ve gizliliğe dönüştü. Şeffaflık yok, hesap veren yok, kamu yararı hiç yok.
Maliyeti Kaça, Garantisi Ne Kadar?
Basit bir hesap yapalım: Çanakkale köprüsü: 2024 takvim yılı: geçmesi taahhüt edilen araç sayısı: 16.425.000… Geçen araç sayısı 2.684.738 hata payı% 84. Bu hatadan dolayı yapımcı şirkete hazineden yani vatandaşın cebinden ödenen para: 281 milyon EURO… Mesela: Osmangazi Köprüsü, Yap‑İşlet‑Devret (YİD) modeliyle toplam 22 yıl 4 ay süresince işletilmek üzere kiraya verildi. Maliyeti yaklaşık 1,2 milyar dolar. Devletin verdiği geçiş garantisi: yıllık 14 milyon araç. Gerçekleşen sayı: 6 milyon civarı. Fark? Hazine’den ödendi.
İstanbul Havalimanı: Yap-İşlet-Devret modeliyle yapıldı. Şartnamesi gizli. Geliri kim alıyor, ne kadar vergi ödüyor belli değil.
Şehir Hastaneleri: Kira ödemesi dövizle. Hem de 25 yıl süreyle. Yani devlet, kendi yaptırdığı hastaneye hasta oldukça para ödüyor! Peki, bu ne demek? Şu demek: Kendi milletine hasta garantili sistem dayatıp, yandaş müteahhide milyarlarca doları garantili şekilde aktarmak!
Neden Dolarla? Neden Bu Kadar Uzun Süre?
Yapılan anlaşmalarda parite garantisi verildi. Enflasyona endeksli. Dolar kuru ne olursa olsun şirket zarar etmiyor, çünkü farkı millet ödüyor. Yetmedi; bu sözleşmelerin yargı yetkisi Türkiye’de değil. Neden? Neden, anlaşmazlık halinde Londra Tahkim Mahkemeleri yetkili. Bu nasıl bir egemenliktir? Devlet, kendi hukukunu niçin dışlıyor?
Vatandaşın Sırtındaki Görünmez Haraç
Bugün otoyolları, köprüleri kullanmak pahalıysa nedeni işte bu. Çünkü o yolların işletmecisine, devlet söz vermiş: “Geçmese de para vereceğim.” Bu nedenle bir köprüden geçmeyen milyonlarca vatandaş, geçenlerin parasını da ödüyor.(Türkiye’de genel bütçenin % 65’i dolaylı vergi) Bu sistemde şirketin riski yok. Yatırımını zaten krediyle yapıyor. Kredinin garantörü devlet. Geri ödeme yine devlet. Kâr özelde, zarar kamuda. Sizce bu “hizmet” mi? Yoksa “hile” mi?
Sözleşmeler Neden Gizli?
Bu projelerin çoğunun sözleşmesi kamuoyuna açık değil. Meclis bile göremiyor. Sayıştay raporları sansürleniyor. Basına yansıyanlar ise ya eksik ya da çarpıtılmış. Neden? Çünkü milletin gerçek faturayla yüzleşmesi istenmiyor. Bu bir “hesap vermeme” sorunudur.
Sonuç: Kamu Kaynakları Özel Cebe
Devlet, kamu yatırımı yapacağına, özel sektöre sınırsız kaynak aktaran bir tahsilat memuruna dönüşmüş durumda. Bu projelerle ne sanayi kalkınır, ne üretim artar. Sadece “beton ekonomisi” büyür ve en kötüsü; ülkenin geleceği, çocuklarımızın refahı ipotek altına alınır ki alınmış durumda.
Ben iktisatçı değilim. Ancak bir vatandaş olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki: “Hizmet şeffafsa millîdir, gizliyse kiralıktır.” “Hizmet, halkın yararınaysa hizmettir, değilse ranttır.” Bir projeyi anlamak için tabelasına değil, sözleşmesine bakılır.
Soruyorum: Yap-İşlet-Devret modeli, “neden” şeffaf değil? “Neden” mahkemesi Londra? “Neden” parası milletin sırtında?
Hadi Önal/ 21 Haziran 2025/ Elazığ