NEDENLERİN İZİNDE (14)
Türkiye’de Liyakatsizlik Neden Meşrulaştırıldı?
Nedir liyakat? Layık olma, yeterlilik, uygunluk, yaraşır olma hali, bir insanın kendisine verilen görevi başarı ile yapabilme yeterliliği. Devlet çarkının düzgün çalışması için devletin olmazsa olmazı. Peki, liyakati öncelikleri arasına almayan bir devlet ne olur? İçten içe çürür, çöker, yok olur.
Biliyorsunuz, bir işe alınmak için kişide bilgi, ehliyet ve yetenek aranır. Devlette işler “referans” ile dönmez. Bir makama gelmek için tecrübe aranır, akrabalık, yandaşlıkla makamın hakkı verilmez. En acısı da liyakatsizlik utanılacak bir şeydir kişi yapamayacağı bir işe balıklama atlamaz. Ancak, Türkiye bugün öyle bir eşikte ki artık ehliyet değil, itaat aranıyor. Yakınlık, yeterliliğe tercih ediliyor. İşi bilmek değil, biat etmek makbul sayılıyor. Niçin, bütün bunlar? Çünkü liyakatsizlik meşrulaştırıldı. Görevin ehliyetsize, ehliyetsizliğe verilmesi olağan görülmeye başlandı. Peki, neden? Çünkü Türkiye’nin ileri gitmesi istenmiyor. Kim istemiyor? En başta ülke yönetimini bir biçimde ele geçirmiş olan liyakatsiz insanlar. Kendi ehliyet ve beceriksizliklerinin ortaya çıkmasını istemeyenler. Çünkü liyakat adalet ister, hakkaniyet ister, şeffaflık, bilgi birikimi, beceriklilik ister; sorumluluk gerektirir. Liyakatli bir kişi kendisine verilen görevi en iyi ve en verimli olacak biçimde yapar. Liyakatli bir kişi yanlışa meydan vermez, yanlışı emreden üssüne boyun eğmez. Liyakatli bir kişi omurgalıdır; koltuğu değil hakkı gözetir. Makamını korumayı değil kendisine emanet edilen ülkenin ve o ülkede yaşayan milletin mutluluğu için çalışır. Kendi geleceğini değil ülkenin geleceğini düşünür, devletin şerefine vakarına gölge düşürmez.
Liyakatin olduğu yerde, torununu belediyeye, damadını vakfa, bacanağını bakanlığa, yandaşını havaalanına yerleştiremezsin. Liyakatin olduğu yerde milletin rızkını, devletin koltuklarını akrabaya, eşe dosta dağıtamazsın. Liyakatin olduğu yerde ülkeyi çalışmayan, üretmeyen, sürekli kan kaybeden bir mezbeleye çeviremezsin. Liyakatin olduğu yerde adalet vardır, hakkaniyet vardır, samimiyet vardır, iyi niyet vardır her şeyden önce ahlak vardır.
İkinci olarak da cennet ülke Türkiye’mizde bizim güçlü bir devlet olarak varlığımızı sürdürmemizi istemeyenler. Hemen her yazımda tekrar ettiklerimi burada söylemeyeceğim.
Bugün devletin pek çok kurumu, tabelasıyla var; ama işleviyle yok. Çünkü başında ya “sadakatle” getirilmiş liyakatsiz biri ya da o makamı verenin telefon rehberinde kayıtlı gücü... Bu böyle devam ediyor; çünkü bu duruma üzülerek ifade edeyim ki sadece yönetenler değil, seyredenler de alıştı. Halkın gözü önünde dönen partizan atamalar, adam kayırmalar, açıkça yapılan torpiller… Akabinde gücünü ve varlığını sürdürmek adına kirli ayak oyunları, kumpaslar, çelmeler, bel altı vurmalar… Herkes biliyor ama kimse konuşmuyor. Kimse konuşmadığı için bu kirli düzen, alışılmış bir düzene dönüşüyor.
Şu bir büyük gerçek ki devlet, adamına göre iş ayarlayan bir “şirket” değildir. Benim dediğimi yapsınlar, sözümden çıkmasınlar düşüncesi ile mevki ve makamları ulufe gibi dağıtan bir güç, hiç değildir. Nedir devlet? Devlet: adalettir, liyakattir, emanettir. Emanet, ehline verilmediğinde devlet çöker. Müteahhittin liyakatsizi binanın çökmesine, doktorun liyakatsizi hastanın ölmesine, öğretmeninin liyakatsizi ahlakın tükenmesine yol açtığı gibi siyasetçinin liyakatsizi de devleti çökertir. Bugün; liyakatsizlik, tavan yapmış durumda. Devleti yönetmekle görevli kişiler; sorumluluktan uzak, denetimden azade, ettiği yeminle bağını koparmış durumda. Tabiidir ki ahlaktan ve kurumsal ehliyetten yoksun bu insanlardan devlet adına bir şey beklenemez. Bir bakın Allah aşkına: Sınavsız atamalar, sahte belgeler, mülakat tiyatroları, “yeter ki bizden olsun” mantığı… Soruyorum: Böyle bir ortamda; bir genç motive olur mu? Bir memur, şevkle çalışır mı? Bir vatandaş devletine güvenir mi?
Liyakatin olmadığı yerde adalet olmaz, adaletin olmadığı yerde huzur olmaz, huzurun olmadığı yerde de devlet uzun ömürlü olmaz. Unutmamak gerekir ki; “adaletin temeli liyakatle atılır.” Ülkemizde ise o temelin altı oyuluyor. Bir milleti mahvetmek için atom bombasına gerek yok. Liyakatsiz insanları önemli görevlere getirin, yeter. Gerisini zaten onlar halleder!
Nedenlerin izini sürdüreceğim….
Hadi Önal/ 7 Temmuz 2025/ Elazığ