NEDENLERİN İZİNDE(16)
TÜRKİYE ÇAĞ ATLIYOR ÇAĞ!
Muhteşem bir ülke, adı: Türkiye! Şanslıyız çünkü bu ülkede yaşıyoruz. Gökyüzünden yıldız değil, akıl ve feraset yağıyor. Milletin alnında nur, cebinde huzur, sofrasında bereket… Daha ne istenir ki? Ekonomide uçmuşuz; cüzdanlar boş; ama gönüller tok. Ötesi var mı?
Adalet deseniz şeker kamışı… Emme de yanında yat! Mahkemelerin hızına yetişmek ne mümkün… Siz nasıl dilekçe vereyim de bu isnattan kurtulayım derken hâkim kararını çoktan vermiş. Dosya daha rafta ısınmadan hüküm hazır. Hızın hızına yetişmek ne mümkün. Hele de şeffaf ve bağımsızlığına... Kuvvetler ayrılığı da ne? Kuvvet tek elde toplanmalı ki yumruk masaya vuruldu mu ses getire… Ağızdan çıkan her söz, kanun ola… Hukukta çağ böyle atlanır işte… Bak, Ağrı’yı çoktan aştık, gözümüz Everest’in zirvesinde!
Eğitimde harikalar yaratıyoruz. Herkese en az üç diploma... Sınav soruları beş şıklı, dördü çeldirici biri doğru. Tıpkı yönetimin aldığı kararlar gibi sen ezberle yeter ki! Zekâymış, yetenekmiş, bilimmiş geçin bunları. Gençler, yarınlarından emin. Öyle değil mi Emin? Gerisi fasa fiso… Her ilde bir yahut birden fazla üniversite. Özeli, devleti daha ne olsun! Yeter ki okumak iste! Mezuniyetten hemen sonra diplomalı işsizlik stajı, kısa adı: Dershane, ardından KPSS sonra tertemiz bir önlük, buyur garsonluk, beğenmedin mi al bir motosiklet oluver kurye.
Siyasetçilerimiz desen, nezaketleriyle gönül çiçeklerimizi suluyorlar her gün, her gece ekranlardaki muhteşem görüntüleriyle! Bize gülücük gönderirken birbirlerine de öyle kibar hakaret ediyorlar ki hakaretlerini edebiyat fakültelerinde ders diye okutulmalı. Yüce gönüllü insanlar, birbirlerine; 'şerefsiz', 'terbiyesiz', 'haysiyetsiz', 'ahlaksız', 'yalancı' “hırsız”, “terörist”, “satılmış” diyorlar. Nezaket dediğin böyle olur işte…
Sağlıkta çağ atlamanın hazzını yaşıyoruz? Randevu sistemi harika! Altı ay sonraya tomografi üç ya sonraya emar... Vatandaş; doktorlardan değil, sabırda şifa arıyor.
Tarımda devrim... Çiftçiler mutlu; karınları tok, sırtları pek; toprağı sürüp kredi ekiyorlar ha bire. Ne demişti atalar: “Ne ekersen onu biçersin” eh, şimdi çiftçilerimiz; atalarının yüzünü kara çıkartacak değiller ya! Onlar da kredi ekip borç biçiyorlar hem de faiziyle birlikte. Tarlalarda buğday değil, icra memurları... Gıdada GDO, hormon; pazarda fiyat artışlarında maraton… Öyle hızlı ki kavuşana aşk olsun! Sonra enflasyon? Bak, TUİK’e! Devlet kurumu değil mi? Yalan söylemez elbette. Bırak, hesaplasın. Doğru mu yalan mı? Şaka mı, şapkadan tavşan çıkarma mı görelim. Ha ben göremiyorum dersen git bir göz doktoruna… Bak, tüketici güvende; rekor üstüne rekor… Üç maymunları oynamayı bırak da gel sadede… Yahu, sen ne biçim vatandaşsın ki pazardaki etiketlerle savaşıyorsun! Bak güzel kardeşim, rakamların sonuna konulan sıfırlar berekettir. Götürene dua, göz yumana servettir. Sen bunu da bilmiyorsun. Takmışsın bir faize! Yahu, harama bu kadar kafa yorar mı insan! Faizmiş! Yok böyle bir terane, bu bir illüzyon. Ekonominin Matrix’iyiz! “Faiz sebep, enflasyon sonuç” teziyle Nobel’e adayız alimallah! Sonuçlar sebepleri dövüp hastanelik etse de millet memnun. Boş ver, aklını meşgul etme böyle konularla, gel gidelim güvenliğe.
Sınırlar yolgeçen hanı mı? Hayır efendim! Bu, vatanda yaşayan sessiz vatandaşların misafirperverliği... Bak, ne güzel işte! 10 milyon mülteciyle minyatür bir Birleşmiş Milletler… Adı neydi? Türkiye. Türkiye ya! Dünyaya hoşgörü dersi veriyor. Sonra bir büyük adım: teröristle pazarlık ve de Terörsüz Türkiye… Bak, PKK 30 adet silah yaktı hem de Musul’u almak için İngiliz’e direnen Özdemir Paşa’nın karargâhının bulunduğu yerde.
Dedim ya her şey BOP’un kolunda ve kontrolünde. Merek edilecek bir şey yok. Çok şükür kurumlarımız ayakta. Tıkır tıkır işleyen bir bürokrasimiz var. İmzalar, ballı börekli, ihaleler hazine destekli üstelik Londra mahkemeleri hakem. Vicdan çorbasına kaşık sallayan insanların yanında askıda ekmeğe uzanan vatandaşın sözü mü olur yani! Öyle değil mi Kani?
Tek adam sisteminin mucizeleri saymakla bitmiyor: Şeffaflık desen, o kadar şeffaf ki, çoğunu göremiyoruz. Her karar doğru, her icraat alkışlanası. Bir kişi düşünüyor, millet rahat ediyor. Demokrasi mi? Ne gerek var canım; karar vericimiz zaten halk iradesinin tecessümü. Bak, dış politikaya dünya bizi kıskanıyor. Bir de şu muhalefet olmasa! Gerçek söylüyorum, ilerlememizin tek engeli muhalefet. Ne BOP ne İngiliz ne de Amerika… Tek suçlu var muhalefet! Baksanıza, her biri gizli gizli geri vites tasarlıyor. Halk için, halktan yana olmak yerine halkın aklıyla alay ediyorlar! Neyse ki iktidar, onları “adalet terazisine” havale ediyor da rahatlıyoruz.
Sonun ucunu mu yoksa sonucu mu soruyorsun, anlayamadım. Neden, neyi, niçin merak ediyorsun? Görünen köy kılavuz istemez arkadaş! Türkiye çağ atlıyor!
Hadi Önal/13 Temmuz 2025/Ankara
Not: Bu yazı; ulusal olarak İstiklal gazetesinde yerel olarak Elazığ/Günışığı, Malatya/Son Manşet, Burdur/İlkadım gazeteleri ile Bağımsız Özgür Medya, Tüm 1Haber siteleri başta olmak üzere pek çok internet sitesinde yayınlanmıştır.