Nedenlerin izinde (21)
YANAN SADECE ORMAN DEĞİLDİR!
Ciğerlerimiz tutuştu yine! Evet, yine… Çünkü geçmişte yaşadığımız her yangından sonra yalnızca külü süpürdük, ama ateşi çıkaran elleri sorgulamadık. Çünkü sadece yangına değil, sebebine de körüz. Görmek istemiyoruz: Yanan sadece ağaç değil; yanan bir ekosistem, bir yaşam zinciri, bir hafıza, bir toprak ruhudur!
Bazı ekranlar yangın manzaraları yayınlıyor ve biz bir ölümü izliyoruz. Bazı kalemler “yeniden ağaçlandıracağız” diyor, biz yok oluşun senaryosunu okuyoruz. Bazı yetkililer “sabotaj olabilir” diyor, biz rantın kokusunu alıyoruz.
Orman sadece ağaç değildir! Orman; içinde binlerce yılın emeğini barındıran canlı ve kocaman bir kitaptır. Bu kitapta böcekler, kuşlar, memeliler, mantarlar, yosunlar, çalılar, otlar, mikroorganizmalar, endemik bitki türleri vardır. Orman, ağacın gölgesi kadar toprağın dili, suyun sesi, rüzgârın dokunuşudur. O yüzden bir yeri fidanla donatmak ağaçlandırmadır belki ama asla ormanlaştırmak değildir!
Peki, bu yangınlar neden bu kadar sıklaştı? Havalar sıcak, evet. Küresel ısınma, tamam… İklim değişiyor, doğru. Ama esas mesele, irade yangını, tedbirsizlik, bilerek bilmeyerek vatan hainliğidir. Bakınız sahillere! Yanan orman alanlarında birkaç yıl içinde yükselen lüks oteller, tatil köyleri, “turizm yatırımı” adı altında yapılan betonlaşma, bizim yangınları unutmamız üzerine inşa ediliyor. Ormanlar “tesadüfen” yanıyor, sonra “tesadüfen” ihaleye çıkıyor. Sahipleri “tesadüfen” hep aynı şirketler oluyor. Sahi, bu kadar tesadüf bir milleti neden hiç rahatsız etmiyor?
Zeytinlikler kesiliyor, maden sahası yapılıyor. Ağaçlar devriliyor, şirket kuleleri dikiliyor. Halk susturuluyor, doğa öldürülüyor. Sonra “kalkınma” diyorlar adına! Bu nasıl kalkınmaysa, bizi doğasızlaştırıyor, yoksullaştırıyor, geleceksizleştiriyor. Bu kalkınma anlayışıyla büyüyen yalnız patron servetleri; küçülen ise halkın umudu, toprağın bereketi, çocuklarımızın nefesi oluyor.
Devletin görevi; bir avuç holdinge, müteahhide, maden şirketine yeni alanlar açmak değil; 84 milyonun ortak varlığını korumaktır. Çünkü ormanlar devletten bile önce gelir. Devletler yıkılır, tekrar kurulur. Ama yok edilen bir orman, bir daha asla geri gelmez! Hatırlayalım: 2021’de Manavgat cayır cayır yanarken ne yapılmıştı? Kaç helikopter vardı? Kaç uçak havalanmıştı? Hangi köylerde insanlar kaderine terk edilmişti? O günlerin acısı hâlâ yüreklerde. Ne acıdır ki bugün aynı çaresizliği Bursa’da, Karabük’te, Antalya ve Kahramanmaraş’ta yeniden yaşıyoruz. Değişen tek şey yangının yeri… Ve belki de rantın adı!
Anayasamızın 169. maddesi açık: “Devlet, ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır.” Ama ortada ne tedbir var, ne irade, ne de vicdan! Sözde çevre kanunu var, sözde imar koruma kuralları var. Ama pratikte, sermayeye karşı hukuk, üç maymunu oynuyor. Orman yandığında millet ağlıyor, şirketler gülümsüyor! Doğa yas tutarken devlet sessizleşiyor!
Peki biz? Biz ne yapıyoruz? Unutuyoruz! Geçmiş yangınların küllerini süpürüp, hatırasını rüzgâra savuruyoruz. “Yeniden yeşerir” diyoruz, ama aynı ihaneti tekrar yeşertiyoruz! Bu yüzden artık yeni bir vicdana, yeni bir bilince ihtiyaç var. Önce “yeşili seviyorum” demekle değil; onu korumakla başlamalıyız işe. Ne gerek: eğitim mi? vermeliyiz. Ne gerek: uçak mı? Almalıyız! Ne gerek: ekipman mı? Kurmalıyız. Ne gerek: kanun mu? O zaten mevcut da… Onu uygulamalıyız. Sonra, orman yanmadan önce ses yükseltmeliyiz. En önemlisi: “Ağaç dikiyoruz” palavrasına kanmamalıyız! Çünkü mesele ağaç değil, mesele ekosistemdir.
Her orman yangını bir suç mahallidir. Ve biz artık suçlunun peşine düşmek zorundayız.
“Suçlu ayağa kalk”, demedikçe orman yangınlarının sonu gelmez. Sadece “nerede hata yaptık?” dememeli mutlaka ve mutlaka sebep olanları, görevlerini savsaklayarak gerekli önlemleri zamanında almayanları ifşa etmeli, hesap sormalı ve cezalandırmalıyız.
Unutmayalım ki: Ormanlar sadece doğanın değil, varlığımızın ve insanlığımızın da aynasıdır. Ormanlar tükenirse, bizim de aynadaki yüzümüz kaybolur.
Hadi ÖNAL/ 27 Temmuz 2025/ Elazığ