Nedenlerin izinde (34)
SONUN BAŞI:
15 TEMMUZ AYDINLANMADAN TÜRKİYE’YE HUZUR YOK!
Gerçekleri öğrenmek, sadece geçmişle yüzleşmek değil, geleceğimizi güvence altına almak için bir zorunluluktur. 15 Temmuz 2016’da devlete karşı bir darbe girişiminde bulunuldu. Adına isterseniz “Askeri Darbe Teşebbüsü”, deyin isterseniz “Hain FETÖ kalkışması”, “Yurtta Sulh Harekâtı” da diyebilirsiniz. Ben de diyorum ki: “15 Temmuz hain darbe girişimi bütün yönleri ile aydınlanmadan, devlet kurumlarının içine giren fitne ayıklanmadan, Türkiye Cumhuriyeti’ne sağlıklı bir gelecek yoktur. Türk milleti adına hüküm vermekle yükümlü Cumhuriyet savcıları öncesi ve sonrası ile bu dönemi araştırmalı, soruşturmalı, gerçek suçlular mutlaka ve mutlaka yargılanmalıdır.”
Bilindiği üzere darbenin ertesinde 16 Temmuz sabahı, TSK ve Emniyet Genel Müdürlüğü personelinin düzenlediği operasyonlar sonucunda askerî darbe girişimi bastırıldı ve askerler silahları ile birlikte teslim oldu. Olaylar sonucunda 34'ü darbe yanlısı asker olmak üzere 300'e yakın kişi hayatını kaybetti, 2.789 kişi yaralandı, 21 Temmuz'da Millî Güvenlik Kurulu toplantısı sonrasında TBMM tarafından Anayasa'nın 120. maddesi gereğince üç ay süreyle olağanüstü hâl ilan edildi. İlan edilen olağanüstü hâl darbe girişiminin ardından geçen iki yıllık süreyi kapsayacak şekilde uzatıldı. Girişimin ardından başlatılan tasfiye süresince Nisan 2018 itibarıyla 160 bin kişi gözaltına alındı, FETÖ/PDY üyesi suçlamasıyla 50 bin kişi tutuklandı ve 152 bin kamu personeli görevlerinden ihraç edildi. Darbe girişimini izleyen dört yıllık sürede 289 dava açıldı, karara bağlanan 275 davada toplamda 4 bin 130 sanık hüküm giydi. ABD ve Avrupa ülkeleri ile suçluları iadesi konusunda pek çok kriz yaşandı. Ardından 15 Temmuz tarihi, darbe girişiminde hayatını kaybedenleri anmak amacıyla Demokrasi ve Millî Birlik Günü adıyla bu darbe girişimi 2017'de resmî tatil olarak ilan edildi.
Buraya kadar iyi de neden böylesine bir büyük olay için TBMM’de açılan soruşturmanın üstü örtüldü? Neden Türkiye Cumhuriyetini korumakla görevli cumhuriyet savcıları bu büyük olayın üstüne gitmedi veya gidemedi? Bu hain darbenin arka planında hangi gerçekler ve gerekçeler gizliydi? “FETÖ ile yıllarca kol kola yürüyen”, onları devletin kılcal damarlarına kadar yerleştiren, devleti ortaklaşa yöneten siyasiler neden hesap vermedi? Darbe öncesi emir-komuta zinciri siyaseten nasıl kuruldu? Hangi kritik isimler bir anda “kahraman” ilan edildi? Devleti yönetenlerin bu darbe girişiminin hazırlanmasındaki payları ne kadardı? Darbe girişimi çok önceden bilinmesine rağmen neden önlem alınmadı? Darbenin yapıldığı tarihte Mit Başkanı Hakan Fidan, Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, Ankara Başsavcı vekili Necip Cem İçmen tarafından ifadeye çağrıldığı halde neden ifade vermeye gitmediler? Bunların ifade vermesine engel olan ne idi? Bu kişileri ifade vermeye çağıran başsavcı çağrılma olayının ardından neden görevinden alındı? Devrin anlı şanlı AKP milletvekili Şamil Tayyar: “Ben hâlâ 15 Temmuz’un aydınlanmadığını düşünüyorum. 15 Temmuz aydınlanırsa bugün kahraman dediklerimizin darbeci, darbeci dediklerimizin ise masum oldukları ortaya çıkacaktır.”, dediği sözde kahramanlar ve hainler kimlerdi? Neden bu sözün üzerine Cumhuriyet savcıları gitmedi? 15 Temmuzu, kendilerine “Allah’ın bir lütfu” olarak görenler kimlerdi ve bu lütuf sonrası neler yapıldı?
“Muhterem Fetullah Gülen’e her türlü iftirayı attılar. Hoca Efendi’ye terörist bile dediler.”, Bekir Bozdağ(şimdilerde TBMM Başkanı), “Fethullah Gülen Hocaefendi hepimizin hocasıdır.”,Abdullah Gül (Eski Cumhurbaşkanı), “Fethullah Gülen Hoca Efendi’yi İzmir’den selamlıyorum.”, Binali Yıldırım (Eski ulaştırma Bakanı ve Başbakan), “80 milyonluk kitlede 80 kişi hariç herkes Gülen’e sempati duymuştur”, Bülent Arınç (TBMM eski Başkanı), “Seni çok özledik, gel bitsin artık bu sıla hasreti.”, (Recep Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı) bu sözlerle övülerek göklere çıkartılan “Hoca Efendi” neden 15 Temmuz sabahı “terörist başı” oldu? “Ne istediler de vermedik”, denilen, devlet içinde yıllarca korunup kollanan, özenle büyütülen bu yıkıcı yapı bilinerek, istenilerek mi korundu? 15 Temmuz öncesi ve sonrası ile bir tiyatro muydu? Yoksa bu hain kalkışma Çanakkale’yi ve akabindeki Milli mücadeleyi hazmedemeyenlerin ortaya koydukları Türkiye Cumhuriyeti’ni yok etme projesi miydi? Soru çok, çok da 12 Eylül’ün, 28 Şubat’ın medya, siyaset ve sermaye ayağı var da 15 Temmuz’un medya, siyaset ve sermaye ayağı neden yok? Kısaca: kim kahraman, kim hain? Bu sis perdesi aralanmadıkça, bu fitne yargılanmadıkça; kimilerinin dilinde “destan”, kimilerinin gözünde “kontrollü darbe”, kimilerine göre “tiyatro.” olan “15 Temmuz Darbe Girişimi” aydınlatılmadığı sürece de bu ülkede hukuk devletinden bahsetmek, ancak masal kitaplarının giriş cümlesi olabilir.
Hadi Önal/ 22 Eylül 2025/ Elazığ