UŞAK’TA İKİ GÜN: TARİH, HALI VE TARHANA
Uşak Belediye Başkanı Özkan Yalım’dan eşime bir çağrı geldi. 26 Eylül’de kentte ilk kez açılacak Kitap Fuarı’na katılması isteniyordu. Bunun nedeni eşimle Meclis’te aynı dönemde görev yapmalarıymış. Konu kitap fuarı olunca eşimin peşine takılmaktan kaçınamazdım. Bilgi vererek fuarda iki kişilik yer ayırttık ve Yalım’ın gönderdiği bir otomobille evden alındık. Akif Bey bizi Ankara’dan Uşak’a dört saatte uçurdu!
Belediye’nin kendi çalışmalarını sergilemek için ayırdığı masanın ucuna Şenal imzalayacağı tek kitabını, ben ise mevcudu olan kitaplarımdan 15’ini açtım.
BÖYLE GENÇLER DE VARMIŞ
Çok geçmeden elinde bir kitapla standın önünde bir genç belirdi. Kurtuluş Savaşı Kadınları kitabını gözünü dikti.
“Kurtuluş Savaşı Günlüğü yok mu?” dedi.
Bu genç Kurtuluş Savaşı Günlüğü’nün adını nereden öğrenmiş olabilirdi? Okulunu sordum. Fen Lisesinde okuyormuş. Birden onu benim 17-18 yaşlarımın ikizi olarak hayal ettim. Öğretmen Okulu’nda iken yazarlar, kitaplar, dergiler hakkında allame olduğumuz yıllar…
“Elindeki kitaba bakabilir miyim?” Dedim. “Yunanlıların Uşak’ı İşgali ve Esaret Sancısı” 463 sayfalık bir çalışma. Tam da benim ilgi alanım içinde. Nerden aldığını sordum: Stantların öteki ucunu işaret ederek “Yazarı hediye etti” dedi.
Şenal, Kurtuluş Savaşı Kadınları’nı bu gence armağan etmemi önerdiyse de kabul etmedim.
“Para verilerek satın alınan kitaba daha çok değer verilir” diyerek kabul etmedim. Genç, gitti, bankamatikten para çekerek kitabın bedelini ödedi.
Biraz sonra stantların öteki ucuna giderek “Sadiye Hanım’ı arıyorum” dedim. Ufak tefek bir hanım “Benim!” dedi. Onu niçin sorduğumu söyledim. Biraz önce bir gence verdiği Uşak’la ilgili kitabını gördüğümü söyleyerek isterse kitap takası yapabileceğimizi, yoksa kitabını satın alacağımı söyledim. “Armağan edeyim” dediyse de kabul etmedim. Belediye Uşaklı yazarlara ve Uşakla ilgili çalışmaları olanlara bir masa vermiş. Hatta bu kitaplardan satın da almış. Sadiye Tutsak bu vesile ile oradaymış. Kitabından verdi. Bizim masaya geldik.
BİR ZEKİ SARIHAN DAHA VAR
Sadiye Tutsak , Uşak Üniversitesi Tarih Bölümünde Profesör. Ben adımı söyleyince “Başka bir Zeki Sarıhan daha var!” demez mi? Kast ettiği de bendim! Tarih araştırmalarından bildiği, belki de artık hayatta olmadığını düşündüğü Zeki Sarıhan’ın böyle aniden karşısına çıkacağına ihtimal vermemiş olmalıydı. Kitabını Kurtuluş Savaşı Kadınları ile takas ettik. Biraz sonra Profesör Barış Metin’le geldi. Eğitim Fakültesinde Cumhuriyet Tarihi dersleri veren Barış Bey’le de hemhal olduk.
Uşak, eşimin ve benim tanıdıklarımın olmadığı, dolayısıyla yolumuzu gözleyenlerin olmadığı bir kent. Çok eski yıllarda kaldı, Öğretmen Dünyası’nı tanıtmak için öğretmenlerle ADD şubesinde bir toplantı yaptığımızı hatırlıyorum. O dönemde Eğit-Sen başkanı, şimdi emekli olan arkadaş geleceğimizi duymuş uğrayıp bir ihtiyacımızın olup olmadığını sordu. Ertesi gün de eşi geldi aynı şeyi söyledi.
Benim Uşak’ta bir yerim yoksa da Uşak’ın benim zihin dünyamda silinmez bir izi vardı. Hele İbrahim Tahtakılıç’ın Uşak Heyeti Milliyesi başkanı olarak yaptığı çalışmalar zihnimde silinmez izler bırakmıştı. Bu Heyeti Milliye Kurtuluş Savaşı’nın ilk sivil örgütlenmesiydi. Yunan işgaline karşı İç Batı Anadolu’da inançlı bir direnme seti oluşturmuştu.
Belediye, Kitap Fuarı’nı İstanbul’da oturan Kurtuluş adındaki cevval bir organizetöre yaptırmıştı. Bir Pazaryerini güzelce düzenlemişler ve 70 kadar yayınevinin burada yer almasını sağlamışlardı. Ziyarete gelenler çok değilse de az da sayılmazdı. Okullardan da öğrencileri topluca getiriyorlarmış. Bizim masanın önünden geçen pek yoktu, geçenler de şöyle uzaktan bakıp geçiyorlardı. Yalnız bir masa vardı ki, önünde yüzlerce denebilecek genç kız sıraya girmişti. Fantastik romanlar yazan bir yazar için sıraya girmişler. Kızlara sordum: Buraya geleceğini nerden duydunuz?” “Sosyal medyadan” dediler. “Ben de mi acaba fantastik romanlar yazmaya başlasam” diye söylendim kızlara…
HACI HACIYI MEKKE’DE…
Standımıza uğrayanların azlığından söz ettim ama uğrayanın da tam “uğradığını” söylemem gerek. Benim uğraştığım işlerle Uşak’ta da tam olarak ilgilenenlerin olduğu anlaşıldı. Nitekim Ömer Aşçı, bana Kurtuluş Savaşı Müzesini gezdirmek istediğini söyleyince sevinerek kabul ettim. Atatürk Kültür Merkezi’nin arkasında on katlı bir yapı, bir süre boş durduktan sonra iki yıl önce Belediye çalışanı halk sağlığı uzmanı Ömer Aşçı’nın çabalarıyla Müze hâline getirilmiş. Onuncu kattan başladık. Her katta, Uşak’ın Kurtuluş Savaşı ile ilgili bir olaya yer verilmiş. Fotoğraflar büyütülmüş, balmumu heykelleri yapılmış. “Biz Cumhuriyeti Böyle Kurduk” pankartı bulunan Cumhuriyet’in Onuncu Yıl anmalarından çekilmiş ünlü bir fotoğrafı sanırım herkes görmüştür. Fotoğrafın Polatlı’da çekildiği gibi bir tevatür vardı. Meğer Uşak’ta çekilmiş. Uşaklılar bunu fotoğraftaki figürlerden kanıtlamışlar. İbrahim Tahtakılıç’ın da balmumumdan heykelini başka bir kattaki fotoğrafın yanına koymuşlar. Yunanlıların Uşak’ı işgali, kurtuluşu, Mustafa kemal Paşa’nın Büyük Taarruzdan bir ay önce askeri teftişini, Uşak Kuvayı Milliyesi’ni kuran ve destekleyenlerın fotoğraf ve heykellerini çeşitli katlara yerleştirerek hem yerel tarih bilincine katkıda bulunmuşlar, hem de minnet borçlarını yerine getirmişler. Ömer Aşçı sağlıkçı. “Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Uşak’ta Sağlık” adlı Mehmet Karayaman’ın bir kitabını da müzedeki kitaplıktan alıp bana verdi. Kendisi yerine yenini koyacak.
Sabahleyin gezdiğimiz modern Uşak Müzesinde öğrendiklerimizle bu müze bölge ile ilgili bilgilerimize unutulmaz katkılarda bulundu.
O gün Uşak’ın hareketli günlerinden biri idi. Afyon’daki mitingden sonra Uşak’a gelen CHP Genel Başkanı Özgür Özel, kentte yeni bir eserin açık hava tiyatrosunun açılışını yaptı.
HALI VE TARHANA”
Belediye’nin bize tahsis ettiği şoföre, “Bizi şöyle kentin içinde bir dolaştırır mısın?” ricasında bulundum. Eski camilerin, çeşmelerin, hamamların, sanayi tesislerinin bulunduğu yerlerden geçtik. Uşak’ı iki şey temsil eder hâle gelmiş. Biri halı, öteki tarhana. Masa komşumuz Belediye’nin halıcı kızları, minyatür halılar üzerinde bulunan motiflerin neyi ifade ettiğini gelene geçene anlatıyorlardı. Fuarda Belediye, isteyenlere bardaklarla tarhananın tadına baktırıyordu. Biz de şehir turunda “Yeldanlızade TARHANA BABA”’ya uğrayarak “Özel Uşşak Ev Tarhanası”ndan bir kilo satın aldık (490 TL). Dükkân’ın alınlığına “Annelerden sonra ikinciyiz” yazmak gibi bir zekâ ürünü sergilemişler. Poşetin içine koydukları tanıtım kâğıdında tarhananın çeşitlerini de yazmışlar. Mantarlı Tarhana, Kızılcık Tarhanası, Siyez Buğday Tarhanası, Glutensiz Tarhana, Bebek Tarhanası, Vegan Tarhana” Bu işletme 1974’ten beri üretim yapıyormuş. Başka tarhanacıların olduğu da caddelerdeki dükkân levhalarından görülüyor.
Atatürk, Uşşakızade’lerden Latife Hanım’la evliliğinden ötürü Uşaklıların damadı sayılıyor. Ömer Bedrettin Uşaklı, Halit Ziya Uşaklıgil de de soyadlarıyla kente onur veriyorlar. Gülse Birsel, İskender Pala, Azra Akın, Akrep Nalan, Haydar Dümen, Besim Atalay Uşak doğumlu ünlülerden bazıları.
Vaktimiz olsaydı şehre 30 km. uzaklıktaki Ulubey Kanyonunu görmeye gidecektik. Uşaklılar bizden fazla bir şey alamadılar. Kitap götürdüğümüz çantaların ağırlığında bir hafifleme olmadan, aksine iki gün içinde biz alabileceğimizi almış olmanın ağırlığıyla 28 Eylül gecesi Ankara’da evimize bırakıldık.
Ne demişler: Gelecek hafta çıkacak gezi kitabımın adında da vurgulandığı gibi, “Gezen Tilki Yatan Aslan’dan yeğ imiş.