Seçilmiş İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı (İBB) ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun 23 Mart’ta tutuklanmasının ardından parti, “Millet İradesine Sahip Çıkıyor” mitingleri düzenlemeye devam ediyor.
CHP'nin İstanbul'da düzenlediği mitingin bu haftaki adresi Çatalca. Söz konusu miting için yurttaşlar alanda toplandı.
CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik, İmamoğlu'nun mitinge gönderdiği mektubu aktardı:
"Merhaba Çatalca, merhaba Sevgili İstanbullular, değerli hanımefendiler, kıymetli beyefendiler, sevgili gençler, canım çocuklar hoş geldiniz. Özgürlüğün meydanına hoş geldiniz. Adaletin ve hürriyetin meydanına hoş geldiniz. Demokrasinin meydanına hoş geldiniz. Her birinizi özlemle kucaklıyorum. Sevgiyle, hasretle sarılıyorum. 9 aydır sizlerden ayrıyım. 9 aydır, gözlerinizin içine bakamıyorum, sokakta, pazarda elinizi tutamıyorum. Sizlerle dertleşemiyorum. Baharın başında başlayan tutsaklığımız, yılın son günlerine yaklaşıyor. Bilin ki, parmaklıklar arasında dimdik ayaktayım. Kumpaslara, şantajlara, tehditlere boyun eğmeden yaşıyorum ve en çok da sizlerden güç alıyorum. En büyük gücüm sizsiniz. En büyük umudum sizsiniz.”
“DİPLOMA DAVASININ HUKUKTA, MİLLET VİCDANINDA YERİ YOK”
“Ömrünü tüketmiş, yolun sonuna yaklaştığının farkında olan iktidar sahipleri, devletin tüm imkanlarını, Cumhuriyet Halk Partisi’ni baskı altında tutmak için harcıyor. Millete hizmeti bir yana bıraktılar, koltuklarını koruma derdine düştüler. Bu iktidarın bizimle hizmette, icraatta yarışamayacağını millet de biliyor, kendileri de biliyor. Onun için bize karşı her türlü baskıyı, yalanı, tacizi, şantajı reva görüyor, hukuk ve demokrasiyi ayaklar altına alıyorlar. Anamın ak sütü gibi helal diplomamı iptal ettikleri için 3’üncü kez hâkim karşısına çıktığım davada yine karar çıkmadı. O karar bir türlü çıkamıyor. Çünkü diploma davasının hukukta, millet vicdanında yeri yok. O dava da baştan sona siyasi, baştan sona düzmece.”
“MİLLETİN KARŞISINA ÇIKACAK YÜZÜNÜZ KALMADI”
“Hukuk işlemesin, adalet yerini bulmasın diye herkese her türlü kötülüğü yapıyorlar. Beraat ettiğim Büyükçekmece davasının hâkimi Kahramanmaraş’a sürgün edildi. Diploma davasının ilk hâkimini de aynı şekilde sürgün ettiler. Hâkimleri sürgün edenlere, hukuk ve adaleti yok sayanlara, rakiplerini görünce tir tir titreyenlere, sandıktan kaçanlara soruyorum: Neden bu kadar korkuyorsunuz? Nice hükümetler seçimle geldi, seçimle gitti. Hiçbiri iktidarı kaybetmekten, sizin kadar korkmadı. Korkunun ecele faydası yok. Siz de gideceksiniz. Çünkü vatandaşa sırtınızı döndünüz, millete saygınız, sevginiz kalmadı. Milletin karşısına çıkacak yüzünüz kalmadı.”
“BEN ŞİMDİ SİLİVRİ’DEN ÇIKSAM…”
“Ben şimdi Silivri’den çıksam, Çatalca sokaklarında başı dik, gururla dolaşırım. Bu şehrin hiçbir mahallesini, hiçbir sokağını ötekinden ayırmadan hizmet etmenin gururuyla dolaşırım. Milletin parasını millete vermiş olmanın, tek bir imar rezaletine imza atmamış olmanın gururuyla dolaşırım. İstanbul’un dört bir yanı gibi, Çatalca için de canla başla çalışmış olmanın gururuyla dolaşırım. Çatalca, Cumhuriyet Halk Partisi’nin halkçı ve icraatçı belediyeciliğinin değerini çok iyi bilir. Bu vesileyle değerli belediye başkanımız Erhan Güzel’e, Çatalca’ya yaptığı hizmetleri için teşekkür ediyorum. Çatalca’da çok büyük altyapı ve doğal gaz yatırımları gerçekleştirdik... Yollar, caddeler yaptık... Kent Lokantası, kreş açtık... Ailelere, çocuklara, gençlere sosyal destekler, burs imkanları sunduk... Açtığımız Bölgesel İstihdam Ofisimizle Çatalcalı hemşerilerimizin iş bulmalarına aracılık ettik... Hayvancılıkla uğraşan hemşerilerimize daha önce hiç almadıkları destekleri sağladık.”
“MİLLET BİZİ GÖREVE ÇAĞIRIYOR”
“İktidarın yıllardır yapmadıklarını biz yaptık. Yaptıklarını ise onlardan çok daha doğru, çok daha adil, çok daha tasarruflu yaptık. Onun için, millet bizi göreve çağırıyor: ‘Belediyelerde yaptınız, hükümette de yapın’ diyor. ‘Şehirlerin dermanı oldunuz, ülkenin de dermanı olun’ diyor. Tarihin akışını durduramayacaklar. Sandık milletin önüne gelecek ve hep birlikte hak ettiğimiz bir geleceğe kavuşacağız. Tam bir birlik ve dayanışma içinde, çok ve büyük işler başaracağız. Her birimizin büyük bir özlemle beklediği o güzel ve mutlu ülkeyi yeniden kuracağız. Adaletin ve hürriyetin, herkes için ve her yerde hakim olacağı bu güzel ülke, korkuların değil umutların ülkesi olacak. Yokluk ve yoksulluk, haksızlık ve adaletsizlik bir daha gelmemek üzere bu vatanın aziz topraklarından silinecek. Herkes hak ettiği onurlu, mutlu, özgür ve kardeşçe yaşama kavuşacak. Her şey çok güzel olacak. Ekrem İmamoğlu. Silivri Zindanı.”
CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in konuşmasından satır başları şu şekilde:
"Çatalcamız bugüne kadar 15 kez belediye başkanı seçti. 2019’da bir küçük kaza oldu. Ama ardından Cumhuriyet Halk Partisi kusuru Çatalca’da aramadı. Doğru adayı aradı. Gencecik bir evladınızı, Erhan Güzel’i aday ettik. Yüzde 50 oyla seçtiniz. Ellerinize sağlık, yüreğinize sağlık. Şimdi Erhan Başkan gibi adaylar yüksek oyla seçilince beklenti de yüksek oluyor. Ben onların performansına bir başka yerden bakıyorum. Çünkü hep söyledik. 31 Mart’ta 411 belediye başkanı seçildi. Belediye başkanlarımıza seslendiğim ilk toplantıda demiştim ki ‘Millet sizin elinize, cebinize bir anahtar koydu. Bu anahtar o şehrin, o ilçenin altın anahtarı değil. Belediyenin kapısının ya da kasasının anahtarı değil. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün partisinin, 100 yıl sonra iktidarının anahtarı. İşte dönüp bakınca gördüm ki Erhan Güzel Başkan, yedi ayrı noktada kavşakları düzenlemiş, hayata geçirmiş ve çok önemli bir sıkıntınızı çözmüş. Çatalca’ya tam yedi spor tesisi kazandırmış. İki taziye evi yapmış, 12 parkı baştan aşağıya yenilemiş. İki açık, biri kapalı üç düğün salonu, düğün alanını hizmete sokmuş. Yedi caminin pergolalarını yaparak oraları ibadete açmış. 11 bin 200 ihtiyaç sahibine sosyal destek sağlamış. 5 bin 100 öğrenciye eğitim destek paketi sağlamış. 12 okula sokmuşlar, gitmiş okuldaki içme suyu sorununu çözmüş. Oraya su sebilleri koyarak artık o 12 okulda zil çalınca, öğrenciler hızla teneffüse fırlayınca, parası olanın kana kana temiz su içtiği; olmayanın tuvalet çeşmesine ağzını dayadığı bu haksızlığı, yedi - sekiz yaşında ortaya çıkan bu haksızlığı ortadan kaldırmış. Evet, bu alkışa değer. Bu projeyi söyleyip de Erhan Başkan’ı alkışlarken, bu projeyi ilk hayata geçirip, sonra da bütün Türkiye’ye örnek olarak göstermemizi sağlayan Beyoğlu Belediye Başkanımıza bir yürekten alkış. Silivri’den izliyor bizi. Erhan Başkan üç kreş yapmış, ikisinin yapımı devam ediyor. Kreş sayımız beşe çıkıyor.”
“O SOKAĞIN ADI, ‘VOLKAN KONAK SOKAĞI’ ARTIK”
“Emekli lokali açmış. Emekliler 3 liradan çay içiyor. Doğru mu? Bir göreyim emeklileri. Memnun musunuz Erhan Başkan’dan? Biz de bütün emeklilerin ellerinden öpüyoruz. Bu ülkeye hizmet eden, eli nasır tutan, dirseği çürüyen, göz nuru akıtan ama emeklilikte vefasızlık yapılan bütün emeklilerin önünde saygı ile eğiliyorum. Rehabilitasyon merkezinde 145 çocuk eğitim alıyor Çatalca’da. Sporbüs diye bir iş yapmışlar, 39 mahalleyi geziyor ve çocuklara spor yaptırıyor, öğretmenlerin varlığında. İlk kadın kooperatifini kurmuşlar. İlçenin kadınları üretiyor ve kazanıyor. Rahmetli Volkan Konak’ın ardından terbiyesizce konuşan bir müftü vardı. İşte o günlerde ben demiştim, ‘Bunun hesabını sorarız. El mi yaman, bey mi yaman? Bak kendisi oldu perişan ama o terbiyesizliği yaptığı sokağın adı, ‘Volkan Konak Sokağı’ artık.”
“SOSYAL YARDIMLARI KİMİ YERDE ÜÇ - BEŞ KATINA ÇIKARDIK”
“Bu ülkede yakında iktidar değişecek. Üç vakte kadar. Üç ay sonra olur veya üç yıl sonrayı bulmaz, 2,5 yıl sonra mecburen seçim var. Ama bu ülkede iktidar değişince hiç kimse şundan endişe etmesin: ‘Ben eskiden AK Parti üyesiydim’, ‘Ben eskiden MHP üyesiydim. Şimdi bunlar çıkar ya da etrafımda böyle biliniyorum. CHP gelince bana haksızlık yapar.’ Asla ve asla böyle bir şey olmaz. ‘Cumhuriyet Halk Partisi gelirse şöyle olacak, böyle olacak’ dediler. ‘Ankara’da su faturalarını teröristler dağıtacak’ dediler. ‘İstanbul’a İSPARK’ı terör örgütü işletecek’ dediler. Ama CHP geldi; ne Ankara’da, ne İstanbul’da, ne yeni aldığımız Balıkesir’de, Denizli’de, Manisa’da, Uşak’ta, Afyon’da… Gelip de CHP’li olmayana bir kötülüğümüz olmadı. Sosyal yardımları kimi yerde üç katına çıkardık, kimi yerde beş katına. Kimsenin partisine bakılmadı. En çok ama en çok CHP’ye oy verip de pişman olan yok. Ama en çok ve en çok bugün bu hizmetleri görüp de ‘Geçmişte niye CHP’ye oy vermedim?’ diyen AK Partili çok, MHP’li çok. Buradan açıkça söylüyorum. Cumhuriyet Halk Partisi’nin iktidarında emekliler çok daha iyi bir noktaya gelince, asgari ücret artınca, işsizlik azalınca, bu sadece CHP’ye değil bütün partilerin geçmişte iyi olsun diye oy verenine, bilerek - bilmeyerek o partiye, AK Parti’ye üye yapılanlara, ne olursa olsun herkese birden iyi gelecek. Çünkü Cumhuriyet Halk Partisi, hakça bir düzeni kurmaya, birlikte daha çok kazanmaya, daha adil bölüşmeye, herkesin yüzünü güldürmeye geliyor. Bizden korkacaksa kul hakkı yiyenler korksun, zulmedenler korksun. Volkan Konak’ın arkasından kötü laf konuşanlar korksun. Bu vatanın, bu milletin düşmanları korksun. İyi insanlar, Anadolu’nun, Trakya’nın güzel insanları, hangi partiden olursa olsun hiç korkmasın. Onların yüzünü güldürmeye geliyoruz. Onların yüzünü güldürmeye geliyoruz.”
“EKREM BAŞKAN’IN İSTANBUL KART’INI EN ÇOK KULLANAN İLÇELERDEN”
“Bugün Silivri’deydim, Ekrem Başkanımızı gördüm. ‘Çatalca’ya gideceğim, Eren Başkan’la Çatalca’ya yaptıklarınızı anlatacağım’ dedim. ‘Çatalca’ya benden selam söyle. Burnumda tütüyor hepsi, burnumda tütüyor’ dedi. Erhan Başkan’ın bu yaptıklarında ve devamında, Ekrem Başkan’ın Çatalca’ya, tabii bu yapılan hizmetlere desteği büyük. Ancak İstanbul Kart ile yoksulları destekleyip, bunun en çok kullanıldığı ilçelerden biri olduğunu; Anne Kart ile çocuğu beş yaşına kadar annelerin ücretsiz ulaşımdan yararlandıklarını; öğrencilere, çiftçilere daha önce yapılmayan desteklerin yapıldığını; Yalıköy Plajı’nı, Kent Lokantası’nı hatırlatıp Ekrem Başkan’a bir kocaman teşekkür alkışı yollayalım. Bugün Silivri’de konuşurken, geçmişi ve bugünü konuşurken, Çatalca’yı konuşurken Ekrem Başkan’la rahmetle andık. Bir kez de buradan Cem Kara Başkanımızı rahmetle anıyoruz. Geçmişteki emeklerine minnet duyuyoruz. Değerli Kara ailesini de yürekten selamlıyoruz.”
“AK PARTİ’NİN KARA DÜZENİ FAKİRLEŞTİRDİ”
“Değerli Çatalcalılar, Genel Başkanınızı, akrabanızı seviyor musunuz? Belediye Başkanınızı seviyor musunuz? O sizi seviyor mu? Peki Tayyip Bey sizi seviyor mu? En yüksek ses de buna. Bak ‘Beni seviyor musun?’a ‘Evet’, ‘Tayyip Bey seviyor mu?’ya ‘Hayır.’ Niye sevmiyor? Sevmez, fakiri sevmez. Peki sizi kim fakir etti? Kendi etti, Tayyip Bey etti. Hiç ben karışmam. Şimdi buradan bakalım. Tayyip Bey zengin sever, fakir sevmez. Bugün Türkiye’de yoksulluk sınırı 97 bin lira. Meydanda 97 bin lira ve üzerinde geliri olanlar bir el kaldırsın. Bir de burada Nuri Aslan var. Bunun da durumu hiç fena değil. Ama Belediye Başkan Vekili olduğu için değil, eskiden beri iyi. Bu Nuri Başkan Çatalca‘ya iyi bakıyor mu Ekrem Başkan’ın yokluğunda? Başkanım bir ihtiyaç olursa halin vaktin yerinde. 97 bin liradan az alanlar bir el kaldırsın. Meydanın tamamına yakınını fakir yapan AK Parti’nin kara düzenidir. Biliyorsunuz Tayyip Bey, 2018 yılında göreve başladı. 2017’de anayasayı değiştirdiler OHAL şartlarında. O zaman diyordu ki ‘Verin yetkiyi, görün etkiyi. Şirket yönetir gibi yöneteceğim ülkeyi.’ Hatırlıyorsunuz değil mi? Vallahi sözünü tuttu. Nasıl tuttu? Bir kabine ilan etti. Milli Eğitim Bakanı’nın özel okul zincirleri var. Sağlık Bakanı’nın özel hastane zincirleri var. Turizm Bakanı’nın oteli var, turizm şirketleri var. Et ve Süt Kurumu Müdürü’nün bile yurtdışından et ithal eden şirketi var. Tayyip Bey kurduğu bu şirkette ne isim verdi, biliyor musunuz? KADAŞ. Nedir KADAŞ? Kara Düzen Anonim Şirketi. AK Parti’nin kara düzeni. O gün bugündür işte bu meydanlar yoksullaşıyor. O gün bugündür emekli sürünüyor. O gün bugündür asgari ücretli perişan durumda. O gün bugündür Çatalcalı çiftli milletin efendisi olmayı bırak, artık borçtan, bataktan kendini kurtarmaktan başka bir beklentisi yok. Çiftçide, emeklide, işçide para olmayınca Çatalca‘nın esnafında da para yok. AK Parti’nin kara düzeni bu meydanın tamamını fakirleştirdi.”
“ERDOĞAN, BÜTÇEYİ SAVUNMAYA TABİİ Kİ GELEMEZ”
“İşte bu Erdoğan gelecek sene bu meydandakilere ne hizmet yapacak, ne maaş verecek, ne yapacak, ne edecek diye bir bütçe yapıldı. O bütçeyi Meclis’e yolladı. Pazartesi günü hep birlikte Meclis’teydik. Ama kim yoktu? ‘Verin yetkiyi, görün etkiyi’ diyen yoktu. Ne yapmış? Macaristan Başkanı Orban’ı İstanbul’da ağırlamış. Allah kimseyi millet için yaptığı bütçeyi, milletin meclisinde savunacak cesaretten mahrum etmesin. Allah kimseyi onun durumuna düşürmesin. Tabii ki gelemez, çünkü daha bütçenin birinci sayfasında 2,7 trilyon liralık açık var. Tabii ki gelemez, faizi yüzde 40 arttırmış ve yine 2,7 trilyon faize ödenecek para var. Tabii ki gelemez, yüksek enflasyonda Avrupa şampiyonu. İşsizlikte Avrupa şampiyonu. Yoksullukta Avrupa şampiyonu. Gelir adaletsizliğinde Avrupa şampiyonu. Vergi adaletsizliğinde Avrupa şampiyonu. Bunların her birisi için bir madalya taksak, beşi bir yerdeyi buraya koyacak. Ama madalyayı böyle iyi bir iş yaptığı için değil, bütün Avrupa’nın en kötü yöneticisi olduğu için, memleketi bu hale getirdiği için ve hepimizin umutlarını körelttiği için onları birer utanç madalyası olarak boynuna takıyorum, beşi bir yerdeyi. Beşi bir yerdeye gülen kim? Teyze Selanikli misin sen? Dramalı. Bu beşi bir yerdeyi çok yerde bilmiyorlar. Beş altını birlikte takıyorlar. Siz biliyor musunuz? Göçmenler bilir, biz biliriz. Ama herhalde en son 20 sene önce falan takılmıştır bir geline.”
“HALKIN İKTİDARI GELECEK, BU VERGİYİ TERS YÜZ EDECEĞİZ”
“Şimdi bütçe, yeni yılda zenginlerin şirketlerinden 768 milyar lira borç siliyor. Ama bir taraftan öyle bir düzen getiriyor ki 12 maaş alıyorsun, üçü gelir vergisine gidiyor. Meclis’te anlattım, gözlerinin içine baka baka anlattım. Dönüp de savunabilen yok. Bu KADAŞ’ın, Karadüzen Anonim Şirketi’nin getirdiği bir vergi düzeni var. Türkiye’de 100 lira vergi toplanıyor ya; bu 100 liralık verginin 63 lirasını dolaylı vergilerden topluyorlar. Nedir dolaylı vergi? Zengin - fakir ayırmayan vergi. Fabrikatörle fabrikanın bekçisinin, işçisinin aynı ödediği vergi. Yani karşıdaki bakkala gidip peyniri fabrikatör alırsa da aynı vergi, kapıdaki bekçi alırsa da. Birisi pahalı cipine mazot alırken de aynı vergi, öbürü bindiği motora. Ya da evde elektrik yakıyor. Holding sahibi, multi milyarder de aynı vergiyi veriyor, asgari ücretli de aynı vergiyi. Bu vergi toplam vergilerin yüzde 63’ü. Bunun dışında bir de yüzde 25 var. O yüzde 25 de hepinizin aldığı maaşlardan kesilen gelir vergisi. Yaptı mı sana yüzde 88. Yüzde 1 ıvır, zıvır vergiler var. Yüzde 11’i kazanan şirketlerden alınan kurumlar vergisi. Yanlış duymadınız. Bu kadar büyük fabrika, bu kadar imalat, 185 ülkeye ihracat, bu kadar hizmet sektöründen alınan vergiler hepsi yüzde 11. Sizden alınan, zengin - fakir ayırmayan vergi yüzde 63. Memlekette vergi vermesi gerekenler yüzde 11’i veriyor. En az vermesi gereken grup yüzde 63’ü dolaylı, yüzde 25’i de maaşlardan; yüzde 88’ini veriyor. AK Parti’nin kara düzeni budur. Türkiye’de iktidar değişecek, halkın iktidarı gelecek ve bu vergi düzeni allak bullak, ters yüz edeceğiz. Çok kazanandan çok alacağız. Az kazanandan alacağız. Kazanmayandan vergi almayacağız. Göreceksiniz bu ülkede yüzü asık olan, ağlayan, umutsuz olanların yüzü gülecek; pişkin pişkin memleketi sömürenlerin de keyfi kaçacak. Söz veriyoruz.
“İŞVERENİN DE DÜŞMANI DEĞİLİZ”
“Peki sermaye düşmanı mıyız? İşçinin dostuyuz da işverenin düşmanı mıyız? Böyle bir şey yok. Aslında Türkiye’de demokrasi olunca, insan haklarına saygı olunca, adalet olunca, hukuki öngörülebilirlik olunca Türkiye’ye yerli de yabancı da yatırım çok daha fazla gelecek. Şirketlerin önündeki engeller kalkacak, çok daha fazla kazanılacak, çok daha fazla kazanarak kalkınacağız. Ama adaletli bir vergi düzeniyle eşitçe paylaşacağız, hepimiz hakkımızı alacağız. Şu meydanda bir tek mağdur bırakmayacağız, bir tek yoksul bırakmayacağız.”
“ÇİFTÇİNİN ALIM GÜCÜ ALTI KAT AZALDI”
“Çatalca sonuçta bir tarım ilçesi. Kanuna göre Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’nın yüzde 1’i, tarıma destekleme olarak verilecek. Bütçe getirdiler; yüzde 1 değil, binde 2. Yani yüzde 1’in beşte biri. Kanuna uygun destekleme koysalar, çiftçi 772 milyar destekleme alacak. Bunlar 168 milyar lira koymuş ve bunu savunan, güya savunmaya gelen Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, şöyle bir cümle kuruyor, diyor ki ‘Tarım 2025’te eksi 12,7 büyüdü.’ Dedim ‘Ya Sayın Yılmaz gözünü seveyim, ne yapıyorsun? ‘Eksi 12,7 büyüdü’ denmez. ‘12,7 küçülttük tarımı’ denir.’ Memlekette geçen en çok küçülen sektör, 12,7 ile tarım. Geçmişte Çatalcalılar bilir. 1 litre mazot almak için ne kadar buğday satmak lazımdı? 1 kilo. 1 kilo buğday satıp 1 litre mazot alıyordun. Şimdi 1 litre mazot almak için kaç kilo buğday satıyorsun? Tam 6 kilo buğday. Satılan buğdayın mazot üzerinden alım gücü altı kat azalmış AK Parti iktidarında. Buradan açıkça söylüyoruz. CHP, programını hazırladı ya, ÖTV’siz, KDV’siz mazot. 23 sene önce bunu söylediler geldiler, 23 yıldır yapmıyorlar. CHP iktidarında ÖTV’siz, KDV’siz mazot gelecek. CHP iktidar olsa bugün, 58 liralık mazotu çiftçi 33 liraya alacak. Çatalcalı çiftçilerin kredi borçları var. Tarım kredi borcu. İktidarımızda alacağımız ilk karar; çiftçilerin kredi borçlarının faizlerini sileceğiz, anaparayı da uzun taksitlere böldüreceğiz. Geldiğimizde ilk sizin yüzünüzü güldüreceğiz.”
“39 BİN LİRA ASGARİ ÜCRET İSTİYORUZ”
“Bu parti iktidara gidecekse disiplinle, kurallara uyarak gidecek. Bir de geçen hafta Dünya Engelliler Günü’nde bir uyarı almıştık. ‘Bu otobüsün üstünden bir tek senin sesini duyabilenlere mi konuşuyorsun’ diye. Geçen hafta başladık, devam ediyor. Ekranın köşesinde var. Bugün Silivri’deydim, infaz koruma memuru arkadaşların lojmanı yok. Biz onlara bir yıl içinde lojman sözü verdik. Çok heyecanlılar. İnfaz koruma memurları, çok düşük maaşlara çok zor bir işi yapıyorlar. Emekliler, AK Parti gelmeden önce bir buçuk asgari ücret alıyorlardı. Asgari ücret çok düşük ama bugün 1,5 asgari ücret olsa 33 bin lira. Emekliler AK Parti gelmeden önce en düşük emekli maaşıyla sekiz çeyrek altın alıyordu. Bugünkü parayla 88 bin lira. Bugün emeklileri 16 bin liraya mahkum ettiler. Yine asgari ücretliler AK Parti öncesi yedi çeyrek altın alıyorlardı bir aylık maaşla. Şimdi iki çeyrek altını zor alıyorlar. Cumhuriyet Halk Partisi’nin asgari ücretle ilgili teklifi bu sene 39 bin lira. Dedim ki ‘Geçen sene diyorduk ki ‘30, altında yokuz.’ Yapmadılar. Altında ezildik. Bu sene ne diyelim?’ Emeklinin birisi şöyle söyledi; Yalana, dolana tokuz, asgari ücret olmalı 39. 39 bin lira asgari ücret için, asgari ücreti ödeyen firmalara, sektör ve çalıştırdığı işçiye göre en azına 5 bin 100 lira, en çoğuna örneğin yanında bir kişi, iki kişi, beş kişi, 10 kişiye kadar çalıştıran küçük esnafa ve özellikle tekstil sektörüne 10 bin 540 lira sosyal güvenlik teşviği öneriyoruz. Bu ne demek? Yani 28 bin lira yapacak Tayyip Bey asgari ücreti. Bir yıl ellemeyecek. Artık asgari ücretli, yeni bir sosyal patlamanın eşiğine gelecek. Perişan olacak. Bunun için diyoruz ki ‘39 bin lira yapın. Aradaki 10 bin liralık farkı sosyal güvenlik destekleme priminden karşılayın.’”
“EMEKLİNİN SEFALET ÜCRETİNE İTİRAZ EDİYORUZ”
“Bunun hesabını kitabını çıkardık. Gayet makul, yapıcı önerimizi kanun teklifi olarak sunduk. Gören hak veriyor. Ama ‘Haktır ama yoktur’ diyor. Kime var? Vallahi 40 haramilere var, beşli çeteye var, yandaşlara var, Tayyip Bey’in sevdiği zenginlere var. Bize gelince yok. Buradan açıkça sesleniyoruz: 39 bin lira asgari ücret istiyoruz. Ayrıca emeklilerin 16 bin lira sefalet maaşına itiraz ediyoruz. En düşük emekli maaşının da bir asgari ücret olması gerektiğini savunuyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında önce en düşük emekli maaşı bir asgari ücret, sonra hak ettikleri gibi 1,5 asgari ücret seviyesine çıkacak. Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında emeklilere bayram ikramiyesi öyle komik paralar verilmeyecek. Her emekliye her iki bayramda da birer asgari ücret ikramiye verilecek. Söz veriyoruz.”
“DEMOKRASİ, ADALET OLMAZSA REFAH DA OLMUYOR”
“Değerli Çatalcalılar, biz zengin bir ülkeyiz. Toprağımız bereketli, insanımız çalışkan. Petrolümüz de var, kıymetli madenlerimiz var. Üç tarafımız deniz. Her imkanımız var. Ama maalesef kötü yönetiliyoruz. Talihsizlik AK Parti’nin iktidarda olması, halkın genelini değil; küçük bir zümreyi kayırması. Demokrasi olmazsa, adalet olmazsa ülkede asla ve asla huzur da olmuyor, refah da olmuyor. Biliyorsunuz, kendileri yıllar önce çeşitli mağduriyetlerini dile getirerek, Atatürk’ten armağan Cumhuriyetin, Cumhuriyet Halk Partisi’nin getirdiği sandığı nimetlerinden yararlanarak; bir krizden sonra, o krizi çok acımasız şekilde eleştirerek, o günlerde emekliye 1,5 asgari ücret veren Ecevit’e demediğini bırakmayarak… Yine o günlerde 64 bin öğretmen atanmamış, ‘Madem atamayacaksın, niye okuttun be adam?’ diyerek. Şimdi 1 milyon atanmamış öğretmen var kendi dönemlerinde. Rahmetli Ecevit’e ‘Ne zaman bırakacaksın, ölünce mi bırakacaksın be adam?’ deyip saygısızlık yaparak, Kendi hocası Necmettin Erbakan’a ‘Yaş 70, iş bitmiş’ diyerek, en acımasız sözlerle muhalefet ederek iktidara geldiler. Şimdi o Necmettin Hoca’nın, rahmetli Ecevit‘in yaşında. Biz onun o günkü yaşının altındayız. Onun söylediği kötü sözleri söyleyecek değiliz. Asla ve asla yaşıyla, hastalığıyla meşgul değiliz. Ama bir yandan yorulacaksın, bu milleti de bu kadar yoracaksın. Sonra karşına çıkan sandıkta yenileceksin. Kendin yendiğinde, kazandığında baştacı yaptığın milli iradeyi alaşağı edeceksin. Bu milletin seçtiklerine saygı göstermeyip, onlara darbe yapacaksın. Onları toplayıp Silivri’ye atacaksın. Kendinden sonraki iktidara yargı darbesi yoluyla mani olmaya çalışacaksın. Sonra da diyeceksin ki ‘Oturun kardeşim. Oturun oturduğunuz yerde.’”
“SAVCISINA GÜVENEN CANLI YAYINLA ÇIKSIN KARŞIMIZA”
“Şimdi buradan bütün Türkiye’ye bu güzel meydanı, Çatalca’yı gösteriyorum. Korkuyu evde bırakanlar burada. Pijamayla oturmayıp meydanı dolduran burada. Türkiye’nin umudu bu meydanda. Bu mücadelede. Bu meydan 265 gündür haysiyetlerine kastedilen, yapmadıkları her şey yapmış gibi TRT’den yayınlanan, yandaş kanallardan karalanan, kendi seçtiklerine sahip çıkıyorlar. Hatırlayın; ‘560 milyar yolsuzluk’ dediler, 560 lirasını ispatlayamadılar. Hatırlayın; ‘Bin 200 cep telefonu dağıtıldı’ dediler, bir tanesini bile iddianameye yazamadılar. Hatırlayın; ‘Parkenin altından 2 milyon Euro çıktı evden’ dediler, yalan çıktı. ‘Ne yapalım, bazen de yalan atılır’ dediler. ‘Toplantı yaptılar, Ekrem Başkan, Murat Ongun, Fatih Keleş. Toplantı yaptılar. Ellerinde para dolu valizlerle çıktılar, videosu var’ dediler. O gün dedim. ‘O video çıksın, namussuzum, şerefsizim. Bugün bırakırım bu işleri’ dedim. ‘O iddianameyi istiyorum’ dedim. ‘Getirin o kaydı görelim’ dedim. Hiçbir şey gösteremediler. İddianameye imasını dahi yazamadılar. ‘Lüks arabalar’ dediler MHP’li milletvekilinin çıktı. Atılan bütün iftiraları teker teker püskürttük. Şimdi TRT’den canlı yayın diyorduk, ‘Varız’ diyorlardı. Kanun teklifini verdik. ‘Yokuz’ diye kaldırdılar. Buradan bir kez daha sesleniyoruz. Biz arkadaşlarımıza güveniyoruz. Biz Ekrem Başkan’a güveniyoruz. Ekrem İmamoğlu’na kefiliz. Biz canlı yayın istiyoruz. Savcısına güvenen, karşımıza çıksın görelim.”
“SÖZCÜ TV BÜYÜK BİR DAYANIŞMAYLA YAYIN YAPIYOR”
“12 metrelik hücresinden burayı izleyen İmamoğlu’na buradan, Çatalca’dan, aslında toprağın altında kış boyunca buğday tanelerinin kar altında beklediği, baharla birlikte filizlendiği, bereket saçtığı ve Türkiye’yi doyuran Trakya’dan, Çatalca’dan Ekrem Başkan’a şöyle seslenmeye gelmiştik: ‘Bekle kar altında yatan buğday tanesi. Yine onun sularıyla yeşereceksin. Gözyaşların çare değil. Ağlama, büyü. Başını dik tutabilirsen, boy vereceksin.’ Bizi yayınlayan, öncelikle hiç yalnız bırakmayan, hiç ara vermeden bizimle birlikte olan Halk TV ailesine bir güçlü alkış. Kayyım atandığı ana kadar hiç yayından çıkmayan, bugün Merdan Bey’i ziyaret ettim. Tele 1 ailesi mücadelesini Tele 2 olarak YouTube’da sürdürüyor, onu sizlere emanet ediyoruz. Herkes bu meydandan ayrılınca YouTube’a giriyor. Tele 2 yazıyor. Orada abone ol, takip et düğmesi var. O düğmeye basıyor. Tüm yayınlardan haberdar oluyor. Var mıyız? Bir kuvvette alkış Tele 2’ye. Sözcü Televizyonu’nun geçen hafta ufak bir girdi çıktı yanlışlık olmuş. Aksilik olmuş. Millet kızmış, onlar üzülmüş. Bugün Sözcü Televizyonu büyük bir dayanışma ile yayın yapıyor. Sözcü ailesine de teşekkür ediyoruz. Sonra çeşitli televizyonlardan, gazetelerden, çeşitli sebeplerle işsiz kalan gazeteci kardeşlerimiz var. Onlar için büyük bir dayanışma, onlar için envai çeşit çözüm yolları için çalışan çok yürekli bir ekip var. Biz de elimizden gelen desteği verip, günü gelince onların yeni televizyonlarını sizlere emanet edeceğiz. Ama yürekli, eğilmeyen, bükülmeyen, kalemini satmayan bu yüzden de mesleğini yapamayan gazetecilere bir kuvvetli dayanışma alkışı.”
“TARİHİN EN BÜYÜK GÜVENSİZLİK OYU”
“Şimdi çok çok kirli bir kumpas, inanılmaz işler yaptı, hep konuştuk. Yani düşünün ki Ekrem Başkan’ın 31 yıllık diplomasını iptal ettiler. Tek korkularından Cumhurbaşkanı adayı olmasın diye. Akşam iftar sofrasında diploma iptal ettiler. Sabah sahur vaktini geçerken evin önüne polisleri dizdiler. 19’unda gözaltı yapıp, dört gün sonraki yapılacak ön seçime mani olmaya çalıştılar. 2 milyon üyemizle seçecektik, ‘Dayanışma sandığı’ dedik. 90 yaşında ninem çift bastonuyla geldi. Karnında üç aylık bebeğine hamile anne, evladının geleceği için geldi. Küçücük çocuklar Ekrem Amcasını çizdikleri resimleri atmak için sandık başına koştular. Büyük bir dayanışmayla 15,5 milyon kişi geldi, Cumhurbaşkanı adayını seçti. Dedik ki ‘Gelin, seçin, tarihe geçin.’ Geldiler, seçtiler, tarihe geçtiler. Biz o günlerde sizinle birlikte o meydanlarda da çok söyledik. Dedik ki ey Erdoğan, adayımı bırak sandığı getir. Adayımı yanımda, sandığı önümde istiyorum. İşte bu sloganla bayramın birinci günü sabahı Trabzon’da Ekrem Başkan’ın köyünde ilk imzayı köyün en yaşlısına attırdık. Oradan başlayarak, hepinize görevler tanımlayarak hep birlikte yaptık. Yeliz 20 bin 900 imza topladı. Bir kocaman alkış alalım. Çok büyük işler yapıldı. En son 25 milyon 100 bin imzayı yeminle mali müşavirlerden oluşan bir heyetle saydırdık, tespit ettirdik, tescil ettirdik. Bir TIR’ın içine koyduk, kurultay salonumuzun önüne çektik. Oradaki her imza, namusumuz gibi bize emanettir. Kimse korkmasın ki ‘İmza attım, Tayyip Bey’in eline geçer. Evladımın mülakatı, evladımın memuriyeti, torunumun sınavı.’ Şimdi bugün buradan ilan ediyorum, Bugün burada 74’ncü eylemimizdeyiz Çatalca’da. 75’incisi bu hafta Kayseri’de. Kayseri’ye gidiyoruz. 25 milyon imzayı, dünya siyasi tarihinin en büyük imza kampanyasını ve bir yönetene, Cumhurbaşkanına, yürütmenin başına tarihin en büyük güvensizlik oyunu bu hafta sonu 75’nci mitingde, 75’nci eylemde Kayseri’ye götürüyoruz. Kayseri’ye.”
“BERAATİNE KARAR VEREN HAKİMİ BİR HAFTA SONRA MARAŞ‘A SÜRDÜLER”
“Bir çok hukuksuzluk, bir çok haksızlık var. Ama şimdi bambaşka bir rezaletle karşı karşıyayız. Biliyorsunuz bir AK Toroslar çetesi var. Yapmadıklarını bırakmadılar. Şimdi onların hedefinde şerefli, namuslu yargı mensupları var. Nasıl biliyor musunuz? Çatalca‘dan bunu tarih önünde bir kayda geçireyim, bundan sonra da bu işleri nasıl takip edeceğimizi bir söyleyeyim. Diploma davası vardı. Aynı zamanda İstanbul İl Başkanlığı’nın davası. Buraya bakan 59’uncu Asliye Ceza Mahkemesi, diplomanın iptaline yönelik YÖK’e zor sorular sordu. ‘Bu soruları soran sen misin?’ Kendisini Kahramanmaraş’a sürdüler. Diploma iptaline bakan 5’inci İdare Mahkemesi başkanı, doğru bir yargılama yapıyordu. Kendisini değiştirdiler. Yerine başkasını getirdiler. Ahmak davasına bakan Anadolu 7’nci Asliye Ceza Mahkemesi hakimini Samsun’a sürdüler. Hakaret davasına bakan İstanbul 14’üncü Asliye Mahkemesi, Ekrem Başkan’a ceza verirken ikisi verdi, birisi ‘Beraat etmeli’ diye karşı oy kullandı. O bir karşı oya tahammül edemediler, onu da başka bir mahkemeye sürdüler. İhaleye fesat davasına bakan Büyükçekmece 10’uncu Asliye Mahkemesi hakimi… Kendisine beştir savcı mütalaa vermiyor. Bekliyorlar, söylüyorlar, vermiyor. En sonuncusunda dedi ki ‘Mütalaa ver.’ ‘Yok.’ ‘Niye mütalaa vermiyorsun, onu söyle?’ Ona da cevap yok. Önündeki bir şişe suyu içti. Koydu. Ekrem Başkan’ın beraatına karar verdi. Beraatine karar veren hakimi bir hafta sonra Maraş‘a sürdüler. Bilirkişi davasına bakan 2’nci Asliye Ceza üyelerini değiştirdiler.”
“SİLİVRİ’YE EN BÜYÜK DURUŞMA SALONUNU YAPIYORLAR”
“İBB davasında, yani şimdi dünyanın en büyük duruşma salonunu yapıyorlar. O davayı orada görecek. 40’ıncı Ağır Ceza Mahkemesi’ne ikinci bir heyet atayarak, iddianameyi yazanlar mahkemeyi görecek heyeti de hazırlamaya çalışıyorlar. Demişler ki bu AK Toroslar çetesine ‘Bu kadar da olur mu? Millet demez mi ‘40’ıncı mahkemeye özel heyet hazırlandı’ diye.’ Bakın ‘Millet demez mi?’ deyince millete ne diyor? ‘E yerlerse. Minareden at beni, in aşağı tut beni yapacağız’ diyor. Bakın buradan şunu söylüyorum: Bugüne kadar Özgür Özel‘in bir şeye söz verip de tutmadığını gördünüz mü? Bir şeyi azmedip de yapmadığını gördünüz mü? Ant olsun ki bu cesur kararları veren, hukukun gereğini yapan ve çocuğunun okulu varken hakim, savcının coğrafi teminatı vardır, verdiği karardan dolayı süremezsiniz. Kararı verirken endişe edeceği hiçbir tehdidi hissettiremezsiniz. Yılda iki kez kararname çıkacakken bu hakimleri, bu savcıları… Daha dört gün sonrası 23 Mart‘ta bir mahkemedeki hakim kendisine götürülen dokuz kişiyi ‘Tutuksuz yargılama esastır’ diye bıraktı. Karşı mahkemeden ertesi gün tutuklattılar. Kendisini de İcra İflas’a yolladılar. Burada yazanları ve görüp, bilip takip ettiğimizi namusum ve şerefim üzerine söylüyorum; ant olsun ki bize bu zulmü yapan AK Toroslar’ı da unutmayacağız, bu namuslu ve şerefli, cesur insanları da unutmayacağız. Teker teker yazıyorum, teker teker. Kim ki sadece doğru karar verdi diye; namusuyla, vicdanıyla karar verdi diye ara kararnamelerle karardan üç gün sonra kendisine zulüm, diğerlerine ibret olsun diye sürülüyorsa o sürüldüğü yerde de başka yere gönderseler de günü gelip de seni bulmayanın, alnından öpmeyenin görecek yüzü olmasın. Söz veriyorum.”
“O TEĞMENLERİN RÜTBESİNİ GERİ TAKMAYAN ŞEREFSİZDİR”
“Ordudan attığı teğmenleri geri getirip de elleriyle onların rütbesini takmayan namussuzdur, şerefsizdir. Bu rejim kimi üzdüyse onu korumak, kime zulmetti ise ona sahip çıkmak, bütün mağdurlarına sahip çıkmak hepimizin namus borcudur. Ant olsun ki yapacağız bunu. Bunu niye söylüyorum? Şunun için söylüyorum: Hep ‘Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün koltuğunda oturuyoruz’ diyoruz. En büyük onurumuzdur, gururumuzdur. Oturduğumuz koltuk İsmet Paşa’nın da koltuğudur, ondan bize vasiyet namussuzlar kadar namusluların da cesur olmasıdır. Kara düzen gidiyor, AK Parti’nin kara düzeni gidiyor. Bu rejimin mağduriyetlere sahip çıkılıyor, bu yaptıklarının unutulmayacağı günler geliyor. Bakan evlatlarının devri kapanıyor, vatan evlatlarının devri yaklaşıyor.”
“BU MEYDAN TÜM DEMOKRATLARINDIR”
“Bugün Silivri’deydik, orada beklerken aklıma geldi. Ya biz hep taraf oluyoruz. Ben 10 yıl, 15 yıl önce de orada taraftım. Tayyip Bey de taraftı. Ben rahmetli Kuddusi Okkır’ın tarafındaydım. Ben İlker Başbuğ’un tarafındaydım. Ben Mustafa Balbay’ın, Mehmet Haberal’ın, şerefli Türk subaylarının tarafındaydım. Tayyip Bey Zekeriya Öz’ün tarafındaydı. Ona Mercedes veriyordu altına. 15 Temmuz’da Zekeriya Öz ve arkadaşları Tayyip Bey’e, yönetimine darbe yaptılar. Sonra da sıçan gibi kaçtılar. Benim Mustafa Balbay’ım, Mehmet Haberal’ım, İlker Paşam, alnı açık başı dik geziyor hala. Ben doğru taraftayım. Biz doğru taraftayız. Geçtiğimiz günlerde küçücük bir çocuk yine işçi olarak çalıştırıldığı, emeğinin sömürüldüğü MESEM’lerde öldü. Orada Tayyip Bey o katliamı yapan sistemin, bunu yapan Milli Eğitim Bakanının tarafında. Türkiye İşçi Partili çocuklar da gitmiş, protesto ediyorlar gençler. Vallahi biz de onların tarafındayız. Silivri’de yatan TİP’lilere, Bakırk


