İDEOLOJİK KAMPLAŞMA.?
27-01-2025
Bir siyasi partinin bir başka siyasi parti çatısı altında ideoloji ve siyasi bir dayatma amaç ve içeriği olarak fikir olarak satır aralarında sunuluyor ve dikta ediliyorsa o toplumsal bir siyasi birliktelik değil savunduğu ideolojiyi dayatmaktır.
Farklı siyasi partilerinin görüş ve düşünceleri kuşkusuz ki olmalıdır; ancak bu siyasi ve düşünce biçimi toplumdan ve bulunduğunuz coğrafyadan uzaksa bu sadece belli bir azınlığın hedef kitlelere ulaşamamış kısır ve çağ dışı olgulara uzak bilimselliği olmayan bir söylemeden öteye gitmeyen söylemlerdir.
Siyasi kutuplaşma, siyasi tutumun veya tavrın merkezden uzaklaşarak ideolojik aşırılıklara doğru ayrışması demektir.
Türkiye'de 80 yıldır ideolojik kamplaşma ve 6. Filo eylemleri Türkiye'de gerçek ideolojinin KEMALİST ideolojiden başka bir ideolojinin Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tanımlayamamış olmasıdır
Oysa bu cumhuriyet bir Devrimle kurulmuş cumhuriyettir ;
Bu cumhuriyette ,ırkçı , faşist ,cihatçı İslamcı , anlayışa dayanan bir görüş ve söylem ne dün geride bıraktığımız 19. ve 20. Yüzyılı ne de içinde bulunduğumuz 21. Yüzyılı anlaya bilmiş.
Kısaca Özetlemek Gerekirse;
Soğuk Savaş Dönemiyle başlayan Kapitalizm ve Sosyalizm ile bunların etrafında şekillenen ideolojik kavramların anlaşılması, daha doğrusu her kesimin kendisine yakın bulduğu akımı anlaşılır ve etkin kılma çabası Türkiye'yi uzun yıllar sürecek çatışmalara sürüklemiştir. Demokrat Parti iktidarının özellikle son yılında etkisi belirgin hale gelen öğrenci olaylarının 27 Mayıs 1960 Darbesine giden sürece zemin hazırlaması ve yaşananların darbe sonrasında gençliğin başarısı olarak lanse edilmesi Türk siyasetinde politik ya da politika dışı unsurların, gerektiğinde özellikle gençliği harekete geçirmeleri noktasında rol model olmuştur. Gençlerin 27 Mayıs sonrası başlayan ve 12 Eylül 1980 Darbesine değin devam eden ideolojik kamplaşma sürecinde ilk karşılaşılan gelişme 1961 Anayasası ve onun getirmiş olduğu özgürlükçü ortamdır. Türkiye'de başlayan değişimler, dünyadaki gelişmelerin etkisiyle de yeni bir boyut almıştır.
Özellikle 1965 sonrasında ABD'nin Vietnam'a açmış olduğu savaş, Latin Amerika'nın kurtuluşu adına Küba'da yaşanılan devrim sürecinden sonra 1960'lı yılların son dönemlerinde dünyayı etkisi altına alan 68 Kuşağı, Türkiye'den yoğun olarak hissedilmiştir. Dış etkiler, ideolojilerin karşıt iki süper güce yönelik tavırlarını da beraberinde getirmiştir. Özellikle bu süreçte yaşanan ABD karşıtlığı, 6. Filo'ya yönelik eylemlere yol açmıştır.
1961 Anayasası ile ülkede daha rahat ve fazlasıyla gözlenen Sosyalizm ideolojisi kapsamında üniversite gençliği ve işçi sınıfının özgürlük istemiyle yapmış oldukları 6. Filo eylemleri de dahil tüm eylem ve grevlerin gün geçtikçe artmasını beraberinde getirmiştir ki bu da akabinde 12 Mart 1971 Muhtırası sürecini doğurmuştur.
Yaşanan öğrenci olaylarına son vermek gayesiyle gerçekleşen 27 Mayıs'ın simgesi olan üç idam, aradan on yıl geçtikten sonra, üstelik 27 Mayıs'ın amacıyla tezat düşecek şekilde, gençlerin daha da artmış olan eylemlerinin gölgesinde yaşanacak 12 Mart'ı ve simgesi olan ayrı bir üç idamı hatırlatarak Türk siyasetine gölge düşürecektir.
Bu gölge, yaklaşık bir on yıl daha Türkiye'de etkisini sürdürecek ve yine bir antidemokratik oluşum ile 12 Eylül 1980'i doğuracaktır.
12 Mart 1971 sürecinde bastırılmaya çalışılan sol hareket, özellikle 1974 yılında çıkarılan genel af sonrasında şiddetini artırarak 1975-1980 arası dönemde sağ-sol çatışmalarına sahne olmuştur.
Türkiye'de yaşanan ideolojik mücadelelerin yanı sıra, siyasi anlaşmazlıklar, Türk diplomasisinde beliren gelişmeler bu dönemin sancılı ve ağır geçmesine ortam hazırlamış ve 12 Eylül 1980'de yeni bir darbeyle son bulmuştur.
Çulhaoğlu, kapitalist toplumlarda sermaye iktidarının ideolojik mekanizmalar açısından “burjuva ideolojisi ”ne değil, “egemen ideoloji ”ye dayatıldığını vurgulamaktadır:
“Egemen ideoloji yapıcılık-üreticilik anlamında öznesi olmayan, ama taşıyıcısı olan, toplumu en geniş biçimde sarıp kucaklayan ideoloji kategorisidir. Bu anlamda egemen ideoloji, tek tek bireylerin ideolojik yöneliş ve benimseyişlerinin; toplumdaki bütün sınıfların kendiliğinden ve geliştirilmiş ideolojilerinin; din dahil geleneksel inanış norm kural ve düşüncelerin; resmi ideolojinin ve toplumun kültürel yapısındaki ideolojik ağırlıklı öğelerin eklemlenmiş bütünlüğüdür”
Sonuç Olarak:
Tekrar konumuza dönersek, bizim için siyasal mücadelenin nasıl bir ideolojik zemin üzerinde yürütüleceği sorusuna verilecek yanıt esas olacaktır.
Bu zemin, karşıt sınıfın ideolojik örgüsü kavranmadan, bu örgüye dönük ne tür müdahalelerin yapılması gerektiğini ortaya çıkarmadan saptanamaz.
Daha da önemlisi, sınıflar ideolojik mücadelede birbirleriyle birlikte ele alınabileceği için, bu zemin bütünüyle keyfi bir biçimde saptanamaz.
Örneğin; Latin Amerika’da Katolik kilisesinin düzen dışı toplumsal dinamikler üzerindeki etkisini ihmal eden bir yaklaşım ne kadar keyfiyse, Türkiye’de dinci gericiliğe faşist ırkçı ve diğer benzerin de bir rol biçmek de o kadar keyfidir.
Çünkü; bizim adımız parti olarak da isim olarak da diğer siyasi partilerden çok farklıyız kuruluş felsefemiz ve ideolojik alt yapımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün siyasi düşünce ve felsefesidir.
" Cumhuriyetçi Aydınlanma Partisi olarak temel ilkemiz ve ideolojimiz Kemalist ideolojidir".
“Egemen ideoloji yapıcılık-üreticilik anlamında öznesi olmayan, ama taşıyıcısı olan, toplumu en geniş biçimde sarıp kucaklayan ideoloji kategorisi Kemalizm ve Kemalizm’e bağlı değerlerdir.".
Bu anlamda egemen ideoloji, tek tek bireylerin ideolojik yöneliş ve benimseyişlerinin; toplumdaki bütün sınıfların kendiliğinden ve geliştirilmiş ideolojilerinin; din dahil geleneksel inanış norm kural ve düşüncelerini barındırır; ülkemizi kuran resmi ideoloji Kemalizm’dir toplumun tüm bireylerini ayrıştırmadan kültürel yapısındaki var oluşu dikkate alan ideolojik ağırlıklı öğelerin eklemlenmiş bütünlüğüdür” .
Tüm fikir ve düşünce ile bize çıkarsız destek olan vatandaşlarımıza bu çerçevede teşekkürler…
Saygılarımla…
Ali Berham ŞAHBUDAK.
Yayınlama:
27-01-2025
21:17:41