ATATÜRK DEMEK TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEMEK VE EGEMENLİĞİN KAYITSIZ ŞARTSIZ MİLLETE VERİLMESİ DEMEKTİR.
Saltanatın kaldırılması veya padişahlığın sona ermesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin (TBMM), hukuki ve siyasi egemenliğin tek temsilcisi olduğunu ilan eden kritik bir adımdır.
Bu tarihi karar, 1 Kasım 1922 tarihinde kabul edilen, 308 numaralı "Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin, hukuku hâkimiyet ve hükümranının mümessili hakikisi olduğuna dair" adlı kararnamesi ile resmileşmiştir.
Bu kararla, altı yüzyılı aşkın süredir devam eden Osmanlı İmparatorluğu'nun padişahlık rejimi sona ermiş ve millî egemenliğe dayalı yeni Türk Devleti'nin kuruluş süreci tamamlayıcı bir döneme girmiştir.
Saltanatın Kaldırılması ve Getirdiği Devrimler
Devrimlerle kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin temelini oluşturan bu adım, ardı ardına gelen ve Atatürk’ün Cumhuriyetçilik ilkesi doğrultusunda gerçekleşen bir dizi köklü inkılaba zemin hazırlamıştır:
TBMM'nin açılması (23 Nisan 1920): Millî iradenin ilk tecellisi.
Saltanatın Kaldırılması (1 Kasım 1922): Millî egemenliğin önündeki en büyük engelin kaldırılması.
Cumhuriyetin İlanı (29 Ekim 1923): Yönetim şeklinin resmen belirlenmesi.
Halifeliğin Kaldırılması (3 Mart 1924): Laiklik yolunda atılan en büyük adım ve siyasi otorite birliğinin sağlanması.
Anayasanın kabul edilmesi: Devletin temel hukuk kurallarının çağdaşlaştırılması.
Siyasi partilerin kurulması: Çok partili yaşama geçiş denemeleri ve demokratikleşme yolunda adımlar.
Kadına seçme ve seçilme hakkının verilmesi (1930-1934): Toplumsal alanda eşitliğin sağlanması ve kadınların siyasi hayata katılımı.
Bu inkılaplar zinciri, "Devrimlerle kurulmuş olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti" tanımını somutlaştırmış, Osmanlı'dan devralınan teokratik yapıyı yıkarak modern, laik ve demokratik bir devletin inşasını sağlamıştır.
Milli Mücadele Ruhu ve Anti-Emperyalist Duruş
Kurtuluştan Cumhuriyete giden süreçte, Mustafa Kemal Atatürk'ün anti-emperyalist duruşu temel belirleyici olmuştur. İşgalci kuvvetlerin ülkemizden sökülüp atılmasından sonra, asıl büyük mücadele, "Hasta Adam" olarak nitelendirilen Osmanlı'nın çağdışı, yozlaşmış ve teslimiyetçi çürümüş zihniyetiyle olmuştur.
Osmanlı hanedanının son dönem yöneticileri, din ve siyaseti bir araya getirerek, bilgiden ve bilimden uzak bir yönetim sergilemiş, Milli Mücadele'ye karşı çıkarak bu Cumhuriyeti ateşe atmışlardı.
Gerçekten de, 600 yıl boyunca yükselen Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküş dönemlerinde, Türk olmayan devşirme yöneticilerin ve yetersiz Osmanlı hanedanlarının yönetiminde, sadece toprak kaybedilmekle kalınmamış, aynı zamanda ülkenin modernleşmesi de engellenmiştir. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulduğu coğrafya, kaybedilen eski Osmanlı topraklarının yanında devede kulak kalmıştır.
Saltanat Kavramı ve Kaldırılmasının Nedenleri
Saltanat, bir kişinin veya hanedanın, yasama ve yürütme gücünün kendisinde toplandığı ve genellikle babadan oğula geçen bir veraset sistemiyle yönettiği hükümdarlık makamını işgal ettiği yönetim biçimidir. (Örnek: Suudi Arabistan, Belçika, vb.)
Saltanatın Kaldırılmasının En Önemli Nedeni
Saltanatın kaldırılmasının en önemli nedeni, kayıtsız şartsız millî egemenliğe dayanan Cumhuriyet rejiminin benimsenmesi ve bu rejimle çelişen köhnemiş yönetim biçiminin ortadan kaldırılmasıdır. TBMM’nin İstanbul Hükümeti’ni hiçe sayarak kendi varlığını kanıtlaması ve Lozan Konferansı'na hem İstanbul Hükümeti’nin hem de Ankara Hükümeti’nin çağrılması, iki başlılık sorununu ayyuka çıkarmıştır. Bu durum, millî menfaatlere aykırı bir ikilik yaratmış ve yeni Türk Devleti'nin uluslararası alanda gücünü zayıflatma riski doğurmuştur.
Atatürk, bu ikiliği ortadan kaldırmak için, egemenliğin tek ve gerçek temsilcisinin TBMM olduğunu netleştirmiş ve 1 Kasım 1922 tarihinde saltanatın kaldırılması kararını Meclis'ten geçirmiştir. Bu karar, Cumhuriyet'in ilanına giden yolu geri dönülmez bir şekilde açmış ve Türkiye Cumhuriyeti'nin hukukî doğum belgesi niteliğini taşımıştır.
Sonuç: Ebedi Cumhuriyet ve Sorumluluk
Bundan tam 103 yıl önce, 1 Kasım 1922'de, altı yüzyılı aşkın Osmanlı saltanatı, millî irade kararıyla sonsuza dek sona erdi. Sadece on yedi gün sonra, 17 Kasım 1922'de ise son Osmanlı padişahı VI. Mehmet Vahdettin, İngiliz zırhlısı ile İstanbul'dan ayrılarak ülkeyi terk etti.
Birinci Dünya Savaşı'nın ardından Anadolu'da başlayan işgale karşı ortaya konan Millî Mücadele, saltanatın kaldırılmasıyla taçlanmış ve Cumhuriyete giden yol kesin olarak açılmıştır.
Mustafa Kemal Atatürk’ün gece gündüz demeden cepheden cepheye koşarak, bin bir mücadele sonrasında kurduğu bu Cumhuriyet; bilim, akıl ve çağdaşlaşma üzerine inşa edilmiştir. Yüz yılın sonunda bu eserin, tekrar yüz yıl öncesinde olduğu gibi "din iman" söylemleriyle bilimden uzak, çağdışı ve çürümüş zihniyetler tarafından uçuruma sürüklenmesi, ne yazık ki tesadüf değil, yüzyıllık bir anti-ulusal ve emperyalist projenin devamı olarak görülmelidir.
Bu nedenle, Cumhuriyetçi aydınların ve her bir vatandaşın görevi, bu dev eseri bilim ışığında ve kurucu değerlere bağlı kalarak korumaktır. 01Kasın 2025.
Ali Berham ŞAHBUDAK



  
                                                    
                                                    
                                                    
                                                    









 
                                             
                                           

