Millet korumasız
İnanmak kolay değil ama millet gerçekten korumasız.
Milletin hizmetini görmekle mükellef olanlar, yani (TBMM üyesi vekilleri dahil) tüm kamu mensupları ise, çeşitli güvencelerle yaşamlarını güvenlik ve teminat altına almışlar. Milletin kendisi geçim sıkıntısıyla, güçlüklerle, zorluklarla boğuşurken, vekilleri her açıdan tatlı bir hayat yaşıyorlar. Aslında kürsüde geçerli olması gereken dokunulmazlıklarını gece-gündüz her yerde, her vesileyle kullanıyorlar. Sadece evlerinde geçerli değil dokunulmazlık. Kapının dışına çıktı mı, dokunsanız 220 volt ceryana kapılmaktan beter olursunuz.
Mebusu öyle de memuru farklı mı sanki? Ona da ters bir şey söyleseniz ya da sokakta kazara çarpsanız(görevli memura hakaret) maddesinden işlem görürsünüz ki,(tecili filan da yok bu suçun)kafadan 6 ay ceza yersiniz. Mahkemelik oldunuz mu, nedense memurun hepsi görev başında sayılıyor. Caddede yürüyenine de (evrak götürüyordu)deniliyor, lokantada yemek yiyenine de (kalite kontrolü yapıyordu)gibi bir gerekçe gösterilerek, hep memurlar haklı çıkarılıyor. Memur devlet dairelerinde işini takip eden vatandaşa hakaret eder, saygısızca davranır, bağırır çağırırsa, ona bir şey yok. Hele polisler, hele jandarmalar, hele bekçiler (içlerindeki çok iyileri elbette hariç tutuyorum)ama çoğu vatandaşa potansiyel suçlu gözüyle bakıyorlar.
Eskiden memurlara ciddi eğitimler verilir, onlara halkın hizmetinde oldukları çarpıcı bir şekilde anlatılırdı. Şimdiki memurlar hayli farklı, çoğunu yeniden devlet işe alma imtihanlarına soksanız, inanıyorum ki çoğu dışarda kalır. Çünkü günümüz memur alımında siyasi eğilimler ağır basıyor, bileğinin hakkıyla yazılıda iyi puan alan mülakatta eleniyor. Bu yüzden memur kalitesi, ehliyet ve liyakati iyice düşüyor, hatta bazı yerlerde sıfırlanıyor. Bir de internet döneminde memur sayısının azalması gerekirken, aksine partizan genç memurlarla arttırılıp, milli bütçeye müthiş bir yük bindiriliyor.
Korumasız milletim hakkını ararken bile zorlanıyor. Parasız dava açamıyor, avukatlara (ücretleri yine çok arttırıldı),noterlere ve bilirkişilere büyük paralar ödemek zorunda. Hakimler en kolay davalarda bile bilirkişiye başvuruyorlar. Hele alacak davası açabilmek için, alacağınızdan çok büyük teminat parası yatırmak zorunda kalıyorsunuz. Adliyelerde kayıt parası diyorlar, yardım makbuzu diyorlar, ekstradan küçük ama başka paralar da alıyorlar. Oysa devletimiz her şeyin parasını vermiş. Mükemmel adliye binaları yapmış, kışın kaloriferleri yazın klimaları çalışıyor. Suları akıyor, elektrikleri yanıyor. Hakimine, savcısına, mübaşirine, kalem kadrosuna maaşlarını ödüyor. Peki vatandaşın hak araması niye bu kadar pahalıya mal oluyor ki?
Ülkede şikayet edecek o kadar çok şey var ki, sıra bunlara mı geldi yani diyebilirsiniz. İstediğinizi söyleyin ama, bilin ki millet korumasız ve mağdur durumda. Milleti yönetenlerin keyfi yerinde, vatandaşın ise canı burnunda. Her gün sokaklarda kadınlar öldürülüyor. Her gün ülkenin dört bir yanında zorbalıklar görülüyor. Cinayetler, yaralamalar, tehditler, soygunlar gırla gidiyor. Normal vatandaşın cebinde sapanı bile yok. Ama belinde silahı olan çok. Teksas’a döndü Türkiye. Silahlar artık açıkta satılıyor. Pompalı tüfekler çocukların elinde artık. Yerli mafyamıza, Türkiye’den 400-500 bin dolara ev alıp, vatandaşlık hakkı bile kazanan yabancı mafyalar da eklendi. Korumasız millet bunlara bakıp geceleri uyuyamıyor ama, İçişleri Bakanı ile milletin vekilleri rahatça uyuyorlar.
500 bin civarında polisimiz,1 milyondan fazla sertifikalı özel güvenlik görevlimiz,30 bini aşkın da bekçimiz var. İlk bakışta çok büyük bir kadro olarak görülüyor. Ama suçlu sayımız, suça meyyal insan sayımız bunun birkaç katı üzerinde. Hapishaneler yetmiyor, hepsi tıklım tıklım dolu, yenileri yapılıyor. Bununla da övünüyor bizi yönetenler. Okul sayısını arttırsalar, halk eğitim merkez sayısını arttırsalar mesele yok. Ama hapishane artışıyla övünülür mü hiç? Koruma polisi sayımız da çok fazla, Yıllar önce bakanlık yapmış olanları, eş ve çocuklarını bile hala koruyor polis. Tehdit altındaki vatandaşın korumasına verilmeyen polisler, bizi yönetenlere, siyasilere, kerameti kendinden menkul güçlülere hemen tahsis ediliyor. Oysa önce milleti korumak gerekiyor.
Yanlış karar verip adamı yıllarca hapiste çürütüp sonradan pardon diyen hakimlere, sorumsuz davranarak insanların ölümüne yada sakat kalmasına sebep olan doktorlara, işini savsaklayıp vatandaşın zararına yol açan memura kolay hesap sorulamıyor bu ülkede. Yanlış kararların ve suçların cezasını da devlet ödüyor. Yani bizim, yani vatandaşın vergilerinden toplanan parayla.. Vatandaş bir trafik suçu işlesin, sürat tahtidini aşsın, kırmızı ışıkta bir geçsin bakalım. Anında cezası kesiliyor. Ama mebuslara, hakimlere, savcılara ceza kesemiyor trafik polisi. Vur abalıya dercesine vur vatandaşa…
Son çeyrek asırda yolsuzluk, suiistimal ve rüşvet iddiaları ayyuka çıktı. Bunu yapanlara kök söktürüyor gibi davranan devlet, aniden zenginleşen ve devlet imkanlarını hovardaca sarf eden memuruna bir şey yapmıyor, toz kon durmuyor. Peki her devlet görevlisinin vermek zorunda olduğu mal beyanları neden kontrol edilmiyor? Bunu da bir başka yazımızda ele alacağız.
Can Pulak







