Bu durum, Kürt siyasi hareketlerinin pozisyonlarını yeniden değerlendirmelerini gerektirebilir ve barış sürecine yönelik yeni bir ivme kazandırabilir. Doğrular arasında yanlışlar ile verilen haberin bir özeti şöyle: PKK'nın Kendini Feshetmesinin Türkiye İç Siyasetine Etkileri; Siyasi Aktörler ve Partiler Arası Oy Geçişleri
PKK'nın kendini feshetmesi Türkiye'nin iç siyasetinde önemli bir dönüm noktası olarak değerlendiriliyor. Siyaset bilimciler, bu gelişmenin, ülkenin siyasi dengesini yeniden şekillendireceğini öngörmekte. PKK'nın sahneden çekilmesiyle birlikte, siyasi aktörlerin dengeleri değişecek ve partiler arasında oy geçişlerinin yaşanması muhtemel. PKK'nın Feshedilmesi ve Siyasi Etkileri; PKK'nın varlığı, Türkiye siyasetinde yıllardır belirleyici bir faktör olmuştur. Terör olayları ve güvenlik kaygıları, birçok seçimde ve siyasi karar alma süreçlerinde etkili olmuştur. PKK'nın kendini feshetmesiyle birlikte, bu etkiler ortadan kalkmaya başlayacak ve bu durum, iç siyasetin dinamiklerini değiştirecektir.... Partiler Arası Rekabetin Artması
PKK'nın sahneden çekilmesi, partiler arası rekabeti artıracaktır. Özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde etkili olan HDP, bu gelişmeden doğrudan etkilenecektir. PKK'nın varlığı, HDP'nin tabanını sağlamlaştıran bir unsur olmuştu. Ancak, PKK'nın feshi sonrasında HDP, PKK ile olan bağlantılarından tamamen arındığını göstermeye çalışacaktır. Bu süreçte, HDP'nin diğer partilere oy kaybı yaşaması muhtemeldir. İktidar ve Muhalefet Partilerinin Stratejileri
İktidar partisi AK Parti ve ana muhalefet partisi CHP, PKK'nın feshedilmesi sonrasında yeni stratejiler geliştirmek zorunda kalacaklardır. AK Parti, terörle mücadelede elde edilen bu başarıyı kendi hanesine yazdırarak, milliyetçi tabanı konsolide etmeye çalışacaktır. CHP ise, bu gelişmeyi barış ve demokrasi söylemleriyle destekleyerek, kendine yeni bir taban oluşturma çabasına girecektir. Milliyetçi ve Kürt Seçmenlerin Eğilimleri; PKK'nın feshi, milliyetçi ve Kürt seçmenlerin eğilimlerini de etkileyecektir. Milliyetçi seçmenler, bu gelişmeyi iktidarın başarısı olarak görüp, iktidar partisine olan desteğini artırabilir. Diğer yandan, Kürt seçmenler, HDP'nin dışında alternatif arayışlara girebilir. Bu durum, Kürt kökenli seçmenlerin oylarını diğer partilere kaydırmasına neden olabilir. Güvenlik Politikalarının Yeniden Şekillenmesi; PKK'nın feshedilmesi, güvenlik politikalarının da yeniden şekillenmesine yol açacaktır. Türkiye, terör tehdidinden arındıkça, güvenlik politikalarına ayrılan kaynakları azaltabilir ve bu kaynakları ekonomik ve sosyal politikalara yönlendirebilir. Bu durum, toplumda güvenlik algısının değişmesine ve siyasi partilerin söylemlerinin de evrilmesine neden olacaktır. Sonuç olarak; PKK'nın kendini feshetmesi, Türkiye'nin iç siyasetinde önemli değişimlere yol açacaktır. Siyasi aktörlerin stratejileri, partiler arası oy geçişleri ve seçmenlerin eğilimleri bu durumdan etkilenecektir. Türkiye, terörden arındıkça, siyasetin daha farklı dinamiklerle şekillendiği bir döneme girecektir. Bu süreçte, tüm siyasi partiler ve aktörler, yeni duruma uyum sağlamak için stratejilerini gözden geçirmek zorunda kalacaklardır.
PKK'nın Feshedilmesi ve Türkiye Siyasetindeki Yeni Dönem
Giriş
PKK'nın kendini feshettiğini açıklamasının ardından, Türkiye'yi bekleyen yeni anayasa değişikliği ve iç siyasetteki denklemlerin nasıl etkileneceği gündemdeki konulardan biri haline gelmiştir. Bu gelişme, Türkiye siyasetinde önemli kırılmalara neden olacak gibi görünmektedir.
Son Gelişmeler
19 Mart'ta CHP'nin Cumhurbaşkanı adayı ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun gözaltına alınması ve tutuklanmasıyla başlayan süreç, siyaseti yeni bir gerilim hattına sokmuştur. Bu gelişme üzerine CHP, alanlara inme kararı alarak haftada iki miting düzenlemeye başlamıştır.
CHP'nin Tutumu
Gerginlik sürerken, çözüm süreciyle ilgili temkinli bir tutum alan CHP, Kürt sorununu yadsımayan ancak iktidarın asıl amacının kendi ömrünü uzatmak olduğunu düşünen bir politika benimsemiştir. PKK'nın kendini feshetmesinin ardından da CHP, bu politikasını sürdüren bir eğilimde kalmıştır.
PKK'nın Feshi ve Siyasetteki Etkileri
Siyaset bilimcilere göre, PKK'nın feshi Türkiye siyasetindeki dengeleri temelden etkileyecek bir gelişmedir. IstanPol Direktörü ve Mercator-IPC Araştırmacısı Seren Selvin Korkmaz, PKK'nın silah bırakmasının Türkiye'de siyasette de önemli bir kırılım olacağını söylemektedir. Bu kırılmanın, partilerin siyasi konumlanmasını ve siyaset yapma şekillerini önemli ölçüde etkileyeceğini belirtmektedir.
Değişen Siyasi Zeminde Yeni İttifaklar
Korkmaz, siyasetin zemininde, mevcut fay hatlarında ve ittifaklarda değişikliklerin olabileceğini, ancak bunun mutlaka seçim ittifakı olarak görülmemesi gerektiğini ifade etmektedir. "Yani bizim bir sene önce konuştuğumuz siyasi denklemler bugün artık çok farklı. Siyasi partilerin de programlarıyla, söylemleriyle buna adapte olması gerekecek" diyor Korkmaz.
DEM Parti'nin Rolü ve Gelecek
Korkmaz'a göre sürecin ilerleyişine göre DEM Parti'nin siyaset yapma alanı açılacak ve bu durum, Türkiye'de bir fayın değişmesi anlamına gelecektir. Önümüzdeki 3 yılda siyasi dengeleri etkileyecek iki temel unsurun çözüm süreci ve İmamoğlu'nun tutukluluğu olacağını belirtmektedir.
PKK'nın kendini feshetmesi, Türkiye siyasetinde uzun vadeli ve derin etkiler yaratacaktır. Yeni anayasa değişiklikleri ve siyasi partilerin bu değişimlere uyum sağlaması, ülkenin gelecekteki siyasi yapısını belirleyecek önemli adımlar arasında yer alacaktır. Korkmaz'ın da belirttiği gibi, siyasi partilerin programları ve söylemleri bu yeni duruma adapte olmalıdır.
Prof. Dr. Mesut Yeğen de siyasetteki bütün ana aktörlerin kendi içlerinden çatlayabileceğini düşünüyor ve seçmen kayışı ile ilgili olasılıkları şöyle aktarıyor:
"Yani CHP, AK Parti ve DEM Parti arasındaki uzlaşmaya yaklaşırsa İYİ Parti'ye doğru kan kaybedebilir. DEM Parti, AK Parti'ye doğru yanaşırsa CHP'ye doğru kan kaybedebilir. AK Parti de bu tek adam sistemini korumaya yönelik bir irade koyarsa, CHP'den ve DEM Parti'den gelen daha demokratik bir Türkiye önerilerine çok kulağını kapatırsa, bu kez kendi içerisinden bu tek adam rejimine yönelik eleştiriler ile sarsılabilir. Dolayısıyla bütün aktörleri biraz sarsıntılı bir dönem bekliyor olabilir."
CHP temkinli olmayı sürdürecek mi?
Kamuoyunun Ekim ayında haberdar olmaya başladığı süreç ile ilgili CHP başından beri temkinli bir tutum izlemeyi sürdürdü. Edinilen bilgiye göre bundan sonra da politikasını bir yandan çözümün gereklerinin yerine getirilmesi diğer yandan topyekûn bir demokratikleşme sağlanabilmesi çizgisinde kurgulaması bekleniyor.
Korkmaz, CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in sürece karşı olmamasına, DEM Parti ile Özel'in birbirlerini bir şekilde takdir eden tarzda hareket ettiklerine dikkat çekerek, en son Van'daki CHP mitingi ve bölgedeki diğer illerdeki izlenimleri ışığında şöyle konuşuyor:
"Van'da, Diyarbakır'da şunu gördüm; Özel'in bu söylemlerine çok olumlu bakılıyor. Çünkü CHP bu sürecin karşısında olsaydı bence orada çok onarılamayacak bir duygusal kopuş olurdu. Bir yandan da Özel kendine manevra alanı bırakmazdı. Dolayısıyla bence bugün hem o manevra alanını bırakıyor hem de duygusal bir kopuş yaratmamış oluyor. Bence bundan sonra artık siyasi partilerin çözümde yarışacağı bir süreç bizi bekliyor olabilir."
Ancak Korkmaz'a göre bu politika Türkiye'nin içinde bulunduğu kutuplaşma ve İmamoğlu'nun tutukluluk hali nedeniyle CHP için riskler de içeriyor. Korkmaz, CHP'nin artık iktidar tarafından "yeni düşman" olarak kodlandığını da hatırlatıyor.
Özel, Sözcü TV'de geçtiğimiz günlerde katıldığı programda "MHP umutla dostlukla siyaset yapma yetisini kaybetti. MHP bir düşman bulacak o düşmanın anti tezini bulup varlığını sürdürecek. DEM gitti CHP geldi şimdi. MHP'ye düşman lazım" ifadelerini kullanmıştı.
DEM Parti yeniden mi şekillenecek?
Hürriyet yazarı Abdülkadir Selvi'nin süreçle ilgili yazılarında sıkça tekrarladığı DEM Parti'nin artık "Öcalan'ın partisi" olacağı ifadesi ve bazı resmi açıklamalar iktidarın DEM Parti'nin yeniden şekillenmesine yönelik arzusunu yansıtıyor.
Mesut Yeğen, bu arzuya dair şunları söylüyor:
"DEM Parti Öcalan'ın partisi olsa bile, Öcalan Cumhur İttifakı'nın beklentilerine uygun olarak Dem Parti'yi sevk ve idare eder mi? Bunu bilmiyoruz. İkincisi, Öcalan bunu yapmak istese bile, bu kez DEM Parti'yi arkasından sürükleyebilir mi? Ben ikisi hakkında da çok emin değilim. Öcalan'ın ilkini yapmak isteyeceğini zannetmiyorum. Yapsa bile ikinci sonucun ortaya çıkacağını düşünmüyorum."
Yeni siyasi denklemde DEM Parti'nin pozisyonu en çok tartışılan konulardan.
Mesut Yeğen, DEM Parti'nin özellikle CHP ve sekülerlerin korktuğu gibi bir anda Cumhur İttifakı müttefikine dönüşerek yeni anayasanın Cumhur İttifakı ve DEM Parti uzlaşısıyla çıkması fikrine gelmeyeceğini düşünüyor ve bu görüşünü şöyle açıyor:
"DEM Parti evet, aslında Kürt meselesi etrafında siyaset yapan bir parti olmakla birlikte hem bu konu tek gündemi değil hem de ideolojik eğilimleri AK Parti ve MHP ile yeni anayasa yapmak için çok müsait değil. Hatta yeni bir anayasanın Kürt meselesini ilgilendirmeyen kısımlarında pozisyonları muhtemelen CHP'ye daha yakın olur."
Bu nedenle DEM Parti, süreç nedeniyle CHP'ye de yanaşamayacağı için bir tür "tampon görevi" görmesinin bekleneceğini söyleyen Yeğen, partinin bu tampon görevini verimli olarak kullanıp kullanmayacağını ise bugünden bilmenin zor olduğunu kaydediyor.
Anayasa Değişikliği Çalışmaları Ne Getirecek?
Gelecek Ayların Beklentileri ve Siyasi Zemin
Teknik Çalışmalar ve Acil Düzenlemeler
Anayasa değişikliği sürecinde yaz ayları boyunca teknik çalışmaların ağırlıkta olması bekleniyor. Bazı acil düzenlemelerin yapılması, Ekim ayında ise TBMM'nin yeniden açılmasıyla anayasa değişikliği çalışmalarının hız kazanması ve siyasetin daha da ısınması beklentiler arasında.
Kürt Meselesi ve Yeni Anayasa
Mesut Yeğen, sonbaharla birlikte Türkiye siyasetinin gerçekten Kürt meselesini ve onunla ilgili olarak da yeni anayasayı konuşmaya başlayacağı görüşünde. Yeğen, bu çerçevede siyasetin cephelerinin yeniden tanımlanması ve yeni iş birliklerinin önünün açılmasını muhtemel görüyor. Ancak Yeğen, sürecin kesin bir yönde ilerleyip ilerlemeyeceği konusunda emin değil ve aktörlerin ne yapacaklarına bağlı olarak farklı ihtimallerin gelişebileceğini belirtiyor.
Temel Gerilim
Yeğen, şu anda siyaset zemininde "temel bir gerilim" bulunduğuna işaret ediyor. Bu gerilimi şöyle açıklıyor:
"Esas olarak Kürt meselesinin anayasa çerçevesinde konuşulması için bir tür ferahlamaya, bir tür demokratikleşmeye ihtiyaç var. Anayasanın esas olarak daha demokratik bir Türkiye tesis edecek şekilde yeniden şekillenmesi gerekiyor. Fakat aynı anda otoriter eğilimleriyle bilinen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ni değiştirmek istemeyen bir iktidar ve ortağı var. Dolayısıyla bir tarafta demokratikleşme için bastıran bir dinamik; yani Kürt meselesini çözme dinamiği, öbür tarafta da rejimi mevcut hâliyle koruyalım arzusu ters bir dinamik olarak karşımıza çıkacak."
Erdoğan'ın Liderliği ve Anayasa Değişikliği
Muhalefet siyasetçileri arasında, Erdoğan'ın 2028 sonrası liderliğini sürdürebilmek için anayasa değişikliği yapma hedefine bu süreçten güç alarak ivme kazandırmayı arzu ettiği düşüncesi hakim. Bu süreçte Erdoğan'ın, anayasa değişikliği ile kendi liderliğini pekiştirmeyi ve siyasi gücünü artırmayı hedeflediği öne sürülüyor.
CHP'nin Tavrı ve Hukukun Temel İlkeleri
CHP, Cumhur İttifakı ile yeni anayasa sürecini tartışmayacağını belirtiyor. Öncelikli olarak hukukun temel ilkelerinin uygulanması gerektiğini vurgulayan CHP, mevcut siyasi ortamda anayasa değişikliği sürecine destek vermeyi reddediyor.
Toplumun Desteği
Anayasa değişikliği sürecinde toplumsal desteğin sağlanıp sağlanmaması, siyasi partilerin seçmenlerinin tavırlarının da bundan sonraki politikalarda etkili olabileceği düşünülüyor. Toplumun sürece desteği, anayasa değişikliğinin başarısı için kritik bir faktör olarak değerlendiriliyor. Bu nedenle siyasi partilerin, seçmenlerinin beklentilerini göz önünde bulundurarak hareket etmeleri önemli bir strateji olacak.
Anayasa değişikliği çalışmaları, Türkiye'nin siyasi zemininde büyük değişimlere yol açabilir. Sürecin ilerleyişi, aktörlerin tutumları ve toplumun desteği ile şekillenecek. Bu süreçte, Kürt meselesi, demokratikleşme ve otoriter eğilimler arasındaki denge büyük önem taşıyacak.
MetroPOLL Araştırma Sonuçları: Abdullah Öcalan Süreci Üzerine
Anketin Çarpıcı Bulguları ve Siyasal Yansımaları
MetroPOLL Araştırma tarafından 14-21 Mart tarihleri arasında gerçekleştirilen ankette, katılımcılara "Abdullah Öcalan'la yürütülen yeni süreci destekliyor musunuz?" sorusu yöneltildi. Anket sonuçları, süreci destekleyen ve desteklemeyen oranların ayrıntılı bir analizini sunmaktadır.
Katılımcı Görüşleri
Anket sonuçlarına göre, süreci destekleyenlerin oranı yüzde 23,8 iken, desteklemeyenlerin oranı yüzde 67,7 olarak kaydedildi. Bu sonuçlar, toplumun büyük bir kesiminin Abdullah Öcalan ile yürütülen yeni sürece karşı olduğunu göstermektedir.
AKP ve MHP Seçmeninin Tavrı
Cumhur İttifakı'nın büyük ortakları olan AKP ve MHP seçmenlerinin yürütülen sürece desteğinin düşük olması anketin dikkat çeken bir başka bulgusudur. AKP seçmeni olduğunu ifade eden katılımcıların yüzde 32,1'i süreci desteklerken, yüzde 57,7'si desteklemediğini bildirmiştir. Bu oranlar, AKP seçmenlerinin büyük bir kısmının sürece karşı olduğunu ortaya koymaktadır.
Öte yandan MHP seçmenlerinin yüzde 36,1'i süreci desteklediği, yüzde 56,9'un ise desteklemediği kaydedilmiştir. MHP seçmenleri arasında destek oranı AKP seçmenlerinden biraz daha yüksek olsa da, genel olarak MHP seçmenlerinin de büyük bir çoğunluğunun sürece karşı olduğu görülmektedir.
Siyasal Yansımalar
Bu anket sonuçları, Türkiye'de siyasal zemin üzerinde önemli etkiler yaratabilecek niteliktedir. Çocuk Katili ve şerefsiz Abdullah Öcalan ile yürütülen yeni süreç, toplumun genelinde ve özellikle Cumhur İttifakı seçmenleri arasında büyük bir destek görmemektedir. Bu durum, siyasal partilerin stratejilerini ve politikalarını belirlerken dikkate almaları gereken önemli bir faktör olacaktır.
Toplumun Desteği ve Siyasi Stratejiler
Anayasa değişikliği sürecinde toplumsal desteğin sağlanıp sağlanmaması, siyasi partilerin seçmenlerinin tavırlarının da bundan sonraki politikalarda etkili olabileceği düşünülmektedir. Toplumun sürece desteği, anayasa değişikliğinin başarısı için kritik bir faktör olarak değerlendirilmektedir. Bu nedenle siyasi partilerin, seçmenlerinin beklentilerini göz önünde bulundurarak hareket etmeleri önemli bir strateji olacaktır.
MetroPOLL Araştırma tarafından gerçekleştirilen anket sonuçları, Katil ve şerefsiz olan Abdullah Öcalan ile yürütülen yeni sürecin toplumda ve özellikle Katil sevicilerin oluşturduğu Cumhur İttifakı seçmenleri arasında büyük bir destek görmediğini ortaya koymaktadır. Bu sonuçlar, Türkiye'nin siyasi zemininde önemli değişimlere yol açabilecek nitelikte olup, siyasal partilerin stratejilerini belirlerken dikkate almaları gereken önemli bir faktör olacaktır. Anayasa değişikliği sürecinde toplumsal desteğin sağlanması ve siyasi partilerin seçmenlerinin beklentilerini göz önünde bulundurması, sürecin başarısı için kritik bir öneme sahiptir. Bu süreçte, Kürt meselesi, demokratikleşme ve otoriter eğilimler arasındaki denge büyük önem taşıyacaktır.
MetroPOLL Araştırma Kurucusu ve yöneticisi Prof. Özer Sencar, bu sonuçların Mart ayını yansıttığını vurgulayarak PKK'nın fesih kararının toplumdaki etkisini Haziran ayında ölçeceklerini belirtiyor.
Bu arada aynı ankete göre katılımcıların yüzde 50,2'si çözüm sürecinin nihai amacını Cumhur İttifakı'nın kendisini güçlendirmeyi istemesi; yüzde 29,7'si ise "terörden kurtulmak" olarak düşünüyor.
PKK ve DEM Parti ile yürütülen müzakerelerde atılacak adımlarla birlikte yeni bir milliyetçi dalganın yükselip yükselmeyeceği, Cumhur İttifakı'nda oy kaybı olup olmayacağı da kamuoyu araştırmalarının bundan sonraki odak noktalarından biri olacak.
Haberci olarak Sencar'a bunu sorduğumuzda son anketlerine göre MHP'den diğer milliyetçi partilere değil ama AKP'ye kayış gözlemlediklerini söylüyor.
Sencar, partilerin oylarını etkileyen asıl faktörün İmamoğlu'na yönelik operasyon ile Özgür Özel'in sürdürdüğü miting ve boykotlar olduğunu da sözlerine ekliyor ve şöyle konuşuyor:
"Şu ana kadar gördüğümüz kadarıyla MHP'den AK Parti'ye yüzde 13 kaymış. Zafer Partisi'ne İYİ Parti'den bir miktar yüzde 7 civarında seçmen gitmiş. İYİ Partilerin yüzde 26'sı da CHP'ye gitmiş. Partilerin oylarını asıl etkileyen faktör İmamoğlu olmuş. Kararsızların oranı yüzde 33'ten 23'e inmiş. AK Parti ile CHP 5'er puan paylaşmış bu oranı."
Bu arada PKK'nın silah bırakma kararına sert tepki gösteren İYİ Parti lideri Müsavat Dervişoğlu bu hafta Çarşamba günkü TBMM grup toplantısını Ankara'daki Lozan Parkı'nda yapacaklarını duyurdu.
Saygılar..
Yorumsal Haber Rogg & Nok Analiz Merkezi