GEL!
YETER Kİ GEL!
Nimri Dede: “İkilik kirini içimden atıp/ Özde ben Mevlana olmaya geldim.”, diyor bir şiirinde. Ben de kanatlarına tutunup şiirin geldiğimiz daha doğrusu getirildiğimiz duruma tarih düşeyim, diye aşağıdaki şiiri kaleme aldım ve sizlerle paylaşayım, dedim.
Gel!
Ne olursan ol, yine gel!
İster arsız ol, ister edepsiz!
İster rüşvet ye, ister ol hırsız!
Bizim kapımız her türden harama açıktır.
Bilesin ki her kirli işte bir iştir…
Bizim kursağımız da oldukça geniştir.
Yolumuza taş koyanı karışlar,
Çalanı alkışlarız.
İste yeter ki sen!
Dilimizde küfür, başımızda fesimiz,
İsteyene, ne istedi de vermedik ki…
Bu, bizim değişmeyen felsefemiz…
Zulmü alkışlar, götüreni ödüllendiririz!
Yeter ki bizden ol!
Gel!
Sen de katıl bize,
Gir himayemize…
Gel ki seninle çiçek açsın gönlümüz.
Bizim, kinimiz derin, amacımız belli…
Ne yaptığını bilenlerdeniz.
Yolumuz, Hak(!) yoludur.
Bizde yolsuzluklar paklanır,
Sahtekârlar aklanır,
İşlenen günahlar; sırdır, saklanır.
Sütten çıkmış ak kaşık olur suçlular…
Bilesin ki senin gibiler bizde gani…
Dürüst insanlarımız da var hani!
Ama onlar, yel olup esemezler,
Hele seslerini hiç mi hiç yükseltemezler!
Gel!
Sende de gel!
Çokluk: Güçtür, kuvvettir.
Bırak, Pişekârlar dedikodunu yapsınlar;
Dalkavuklar, kavukluğunu…
Sen, sen ol!
Kır ayakkabılarının topuğunu
Yürü, çıplak ayakla…
Her türlü çirkinliğinle gel!
Hain de olsan kabulümüz,
Yeter ki gel!
Gel! Ne olursan ol, yine gel!
Güçlendir kolumuzu,
Aydınlat yolumuzu,
Bitsin bu hasret!
Dinsin bu sızı!
Gel!
Dindir özlemimizi,
Şenlendir hanemizi…
Gel!
Ne olursan ol, yine gel!
Hadi Önal/16 Ağustos 2025/ Elazığ