İsrail-İran savaşı hakkında:
EMPERYALİZMDEN DEMOKRASİ BEKLENEMEZ
Dünyanın baş belası, zalimlerin baş müttefiki Amerika, Ortadoğu’daki üssü olan İsrail Siyonistleri eliyle İran’a savaş açtı.
Amerika İran’a “Ben nükleer silaha sahip olabilirim ama sen olamazsın. Bu sevdadan vazgeç” diyor. İran vazgeçmiyor. Onun da kendine göre hesapları var. Kendini Ortadoğu’nun bekçisi olarak görüyor. Doğal kaynaklarını korurken çeşitli ülkelere dağılmış Şii nüfusun koruyuculuğu bahanesiyle bölgede nüfuzunu korumaya çalışıyor.
Bir süreden beri İsrail, yurtlarını işgal ettiği Filistinlileri katlediyor, sürekli saldırılarla bu halkın kolunu kanadını kırıyordu. Son zamanlarda İran’ın da Suriye’de, Lübnan’da, Yemen’deki destekçilerini etkisiz hâle getirdi.
Emperyalizm, Orda Doğu’da kendisi için dikensiz gül bahçesi istiyor.
Bütün insanlığın Amerika’nın ve İsrail’in kanlı elini kırmakta etkisiz kalmakta oluşu, günümüz dünyasının en acıklı durumudur.
İnsanlığın geçirdiği bunca acı deneyimlere ve barış çabalarına, bunun için kurumlar ve hukuk oluşturmasına rağmen söz hâlâ zenginden ve teknolojik üstünlüğe sahip olanlar tarafından kesiliyor. Dünya köyünün ağası, yoksul bir aileyi zulmüyle inletirken bütün köylüler, “aman bulaşmayalım” diye zulme gözlerini kapatıyor. Kapatmayanların elinden de bir şey gelmiyor.
DOĞU-BATI ÇETIŞMASI DEĞİL
Bu savaşta zalimler dünyanın Batı küresinde, mazlumlar ise Doğu küresinde olmakla birlikte bu bir Doğu-Batı çatışması sayılamaz. Bu çatışma laik Batıyla dinci Doğunun çatışması da değildir. İsrail de zaten laik bir ülke sayılamaz. Bu emperyalizmle mazlum milletlerin savaşının bir parçasıdır. Batı ülkeleri tarihte laik bir dünyanın öncülüğünü yapmış olsalar da ne o zaman ne de günümüzde sömürgecilikten ve emperyalizmden ayrı düşünülemez. Emperyalizm olgusunu hesaba katmadan Amerika-İran, İsrail-İran savaşını doğru olarak açıklayamayız. Ülkemizdeki Batıcı laikler bundan ders çıkarmalıdırlar. Günümüz Batı’sından insan hakları beklemek boş bir hayaldir.
İRAN’IN DURUMU
Amerika ve İsrail’in İran’ı füzelerle vurmaktaki amacının bu ülkedeki rejim karşıtlarını ayaklandırmak olduğundan söz ediliyor ve bazı yorumcular bunu mümkün de görüyorlar. İran’da Farslar, Azeriler, Kürtler gibi milliyetlerle Şii, Sünni mezhebine mensup olanlar yaşıyor. İktidar, fanatik bir Şii Grubun elindedir ve İran bir din devletidir. Dolayısıyla günümüz teknolojilerini kullanabilen ancak ideoloji olarak ‘dan kurtulamamış bir devletidir. Ülkede, İran devletini elinde tutan dincilere karşı geniş bir hoşnutsuz çevre var. Bunların dışarıdan gelen bir saldırıyı fırsat bilip hükümete karşı ayaklanmaya girişmelerinden bir hayır gelmez. Bu durum muhalifleri işbirlikçi hâle getirir. Onlara kim yardım ettiyse rejimin sahipleri de onlar olur.
Türkiye, böyle bir deneyimden geçti. Birinci Dünya Savaşı içinde ve savaş bitince emperyalistler içerideki azınlıklar gibi İttihat ve terakki karşıtlarını da kullanmak istediler. Fakat bu durum, kışkırtılan azınlıkların büyük bir felaket yaşamasına neden oldu. Mütarekede İttihat ve Terakkinin yerine iktidar olanlar da kendilerini iktidara getiren İngiliz emperyalizminin himayesine sığınan itibarsız işbirlikçiler hâline geldiler.
Şu andaki İran yönetimi, yönetme usulü açısından İttihat ve Terakkiyi andırmaktadır. Doğrusu her ikisinin politikası da dışarıya karşı ulusal birliği sağlamaktan uzak kalmıştır. Örnek çözüm, doğrudan emperyalizmi hedef alan ve içerideki milliyet ve ideolojileri birleştiren bir demokrasidir. İran’ın başında bulunan fanatik dinciler bunu yapamazlarsa bütün İran halkıyla birlikte bunun büyük zararını göreceklerdir.
EMPERYALİZM DEMOKRASİ GETİREMEZ
Her hâlükârda, Türkiye, Amerikan emperyalizmi ve onun şımarık çocuğu İsrail’in bölge halklarına rahat huzur vermeyen saldırganlıklarına karşı aktif politik bir tutum almalı fakat savaşa girme macerasından uzak kalmalıdır. Hükümet ve halk olarak Türkiye’nin kararı bu gibi görünüyor. Fakat yapılan yorumlar içinde İran’ın dağılmasını özleyen bir anlayış da utangaç bir tonda dile geliyor.
Demokrasi, bir ülkeye ancak halkın mücadelesi ile gelebilir. İran halkı, henüz başarıya ulaşamasa da yıllardır bunun için mücadele ediyor. Bu savaş bitince de mücadelesine devam edecek ve mutlaka başarıya da ulaşacaktır. Eğer İran rejimi, dış müdahale ile çökerse, onun yerini alacak olan yurtsever bir yönetimin programının ilk maddesi de Türkiye Kurtuluş Savaşının programı olan Misakı Milli olacaktır.
BANA ULAŞAN YAYINLAR
- Köy Enstitülerinin Yalanla Sınavı, Nazım Mutlu, İstanbul-2025, Berfin Yayınları, 280 s.
- Geçmişin Tabuları, Alaattin Topçu, deneme, Ankara, 2022, KeKeMe Yayınları, 174
- Gerçek Hayattan Kesitler 1, Otobiyografik Öykü, Musa Dinç, Ankara-2025, KeKeMe Yayınları, 155 s.
- Kısa Dalga, öykü, Musa Dinç, Ankara-2021, Beyaz Fil Yayınları, 157 sayfa.
- Ne Kadar da Benzemişiz Birbirimize (Ermenistan’dan Dost Anlatıları), Ankara-2024, KeKeMe Yayınları, 328 s.
- Nazik Ana, roman, Nadir Gezer, Bursa-2014, Alp Yayınları, 239 s.
- Canlandırılacak Köy Yolunda Soyu Tükenen Kuşak, Nadir Gezer, Bursa-2014, Alp Yayınları, 158 s.
- Babaçko, şiir, Nadir Gezer, Bursa-2012, Alp Yayınları, 248 s.
- Yeniden Doğmak, şiir, Ayten Gezer, Bursa-2014, Alp Yayınları, 88 s.
- Nazım Hikmet ve Pablo Neruda’nın İspanya İç Savaşına Değinmeleri, Dr. Tahsin Aydoğdu, Ankara-2016, Sınırsız Yayınları, 271 s.
- Kır Atın Teri, anı-roman, Emine Schröder, Ankara-2024, KeKeMe Yayınları, 98 s.
- Gargalak, üç aylık şiir ve edebiyat dergisi, Bahar-2025, Fatsa